Son birkaç gün içinde yaşanan, şiddeti hiç de hafife alınamayacak iki deprem panik ve telaş yarattı. Aslında bu panik, yaşananlardan çok yaşama ihtimalimiz yüksek olan Marmara Depremi'yle ilgiliydi. Kamuoyunda tartışmalar hâlâ sürüyor, biz de ilgi ve merakla izliyoruz.
Yalnız garip olan şey şu; neden sadece yer bilimciler, deprem uzmanları konuşuyor da şehirleri yönetenlerden ses çıkmıyor?
Bu konuda Ulusal Deprem Konseyi Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan'dan aldığım kısa not da aynı noktaya işaret ediyordu. Eyidoğan şöyle diyor:
"Depremle ilgili sorunumuz; büyük depremin tetiklenmesi noktasında değil. Yerleşmelerin plansız ve denetimsiz olması, kaçak yapılaşmanın önünün alınamaması, deprem bölgelerindeki yapı üretiminin imar ve nazım planlarının önünde gitmesi gibi nedenlerden dolayı deprem güvenliği sorunu her gün biraz daha büyüyor. Büyük kentlerimiz deprem ve diğer doğal ve endüstriyel afet riskleri dolayısıyla birer intihar havuzuna dönüşüyor."
Eyidoğan'ın söylediği gibi, aslında şu an tartışmamız gereken bu iki depremin öncü olup olmadığı değil; Marmara dahil tüm Türkiye'deki yapılaşma sorunu.
Peki, başta İstanbul olmak üzere tüm şehir yöneticileri; % 60 kaçak yapılaşmanın, plansız ve denetimsiz yerleşimin hüküm sürdüğü şehirlerimizin yeniden yapılanması konusunda ne yapıyor?