Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Mumcu, Erdoğan'a bir yıl önce ne söyledi?

Son günlerde özellikle askerlerin açıklamalarıyla bir kez daha görüldü ki Türkiye'de "laik-dinci" tartışmasına bir son nokta konulmuş değil. Bu gidişle konulacağı da yok.
Oysa çok değil bir yıl önce Türkiye, AB görüşmelerinin olumlu geçmesi nedeniyle farklı bir siyasi iklimdeydi. O ılıman siyasi iklimin yerini şimdi sert rüzgarların estiği ve giderek dondurucu soğuğa dönüşebilecek bir iklim alıyor.
Peki neden?
Çünkü, bu gerginlikten sadece bazı güçler değil, bizzat sivil siyasetin kendisi de besleniyor.
Böyle olduğu için de dün tartışılan birçok sorun bugün de tartışılıyor.
Son birkaç yılda bir kısmı dış dinamik nedeniyle de olsa Türkiye'de önemli değişimler oldu.
Ama ne yazık ki, bazı önemli konularda tek adım bile atılmadı.
Peki atılamaz mıydı?
Şimdi biraz geriye giderek "siyasi bir mektubu" gündeme getirmek istiyorum.
Yaklaşık bir yıl önce Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, randevu taleplerine cevap alamayınca Başbakan Tayyip Erdoğan'a bir mektup yazdı.
Mektubun konusu neydi biliyor musunuz?
Tam da bugün tartışılan Cumhurbaşkanlığı seçimi, başörtüsü ve dokunulmazlıklar konusu. Mumcu o mektubunda bu sorunların çözümsüz olmadığını ileri sürüyor ve tek tek nasıl "mutabakat"la çözülebileceğini anlatıyordu.
Mektubun sonunda da Başbakan Erdoğan'a şöyle sesleniyordu:
"Anavatan Partisi olarak bu konuların Parlamento çatısı altında görüşülebilmesini sağlayacak sayısal çoğunluğa sahip olmayışımız nedeniyle, sorunların çözümü yönünde koşulsuz irademizi, taahhüt ve beyanımızı tekrarlamak ve mevcut Parlamentonun tarihi ve vicdanı sorumluluğunu sizinle paylaşmak adına bu çağrıyı yapma ihtiyacı duydum. Meclis çoğunluğuna sahip olma imkanı ile bu sorunları çözme bahtiyarlık ve şerefine -"ortak" demiyorum- "sahip olmak" isteyeceğinize inanıyorum."
Ne oldu dersiniz?
Hiçbir şey. Cevap verme gereği bile duyulmadı. Türkiye geçmişinde de bugün de yaşadığı kırılmaları hep sivil siyasetçilerin ortak zemin bulamaması nedeniyle yaşadı.
Bunun yakın siyasi tarihimizde sayısız örneği var. Bir siyasetçi şöyle diyor:
"Bu ülkenin talihsizliğine bakın! Meclis'te grubu olan muhalefet partisi lideri Başbakana mektup yazıyor. Cevap alamıyor. Bu yüzden de memleketin yan yana olması gereken kurumları bugün göğüs göğüse çarpışıyorlar. Yazık değil mi?"
Gerçekten de yazık!
Mumcu'nun o günlerde öngördüğü "Bir din-laiklik tartışmasının içine hapsolabiliriz" tespiti ne yazık ki bugün doğrulandı. Ama hala sivillerin büyük bölümü geçmişten ders çıkartmak yerine gerilimi tercih ediyor.
Bunun bedelini de hepimiz ödüyoruz.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA