İKİ tür gazeteci olduğuna inanırım. Biri yaşanan hayatı, diğeri ise kafasındaki hayatı anlatan.
Ayşe Özyılmazel ilk kategoride yer alanlar arasında. Doğal ve hesapsız...
Onunla ilgili yazıyı okuduğumda içim acıdı. Hem "büyük" bir gazetecinin ne kadar küçüldüğüne, hem de "küçük" bir gazetecinin nasıl hırpalandığına üzüldüm. Hasan Pulur gibi bir isim o yazıyı neden kaleme aldı, neden öyle bir üslup kullandı doğrusu aklım almadı. Bu yüzden ciddiye alma gereği bile duymadım.
Ayşe Özyılmazel'i daha mesleğinin ilk basamaklarında tanıyanlardan biriyim.
Benim tanıdığım Ayşe, mesleki alanda bazı "gel git"ler yaşasa da kendi yolunu bulacak.
Ve hayatla barışık, yüreği pırıl pırıl bir genç gazeteci olarak yoluna devam edecek. O terbiye sınırlarını zorlayan yakıştırmalar ise ancak basın tarihinin utanç sayfalarında kendine yer bulacak. O kadar...