Gazeteci Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'nın hangi ' hesap' hatasıyla serbest bırakıldığı tartışılıyor. Oysa asıl tartışılması gereken devletin içinde kümelenen ve demokratik yöntemlerden nefret eden ' derin güçler'le hesaplaşma. Türkiye bu hesaplaşmayı yapmadığı sürece daha çok ' derin operasyonlara' maruz kalacak.
Tıpkı en son Şemdinli'de olduğu gibi.
Aslında son 50 yıllık ' çok partili demokratik sistem' benzeri sayısız ' operasyona' maruz kaldı.
Neredeyse on yılda bir askeri darbe yaşandı. Yetmedi, kitlesel katliamlar, bölgesel kıyımlar yapıldı, başbakana suikast düzenlendi, aydınlar yok edildi.
Kısacası farklılıklarımız zenginliğe değil, çatışmaya gerekçe yapıldı.
Ve kendi gerçeğimizle bir türlü yüzleşemedik.
Bu yüzden dünyanın bir çok ülkesinde Lockheed Uçak Skandalı çözüldü biz de çözülmedi, Avrupa'nın birçok ülkesinde ortaya çıkan ' gizli devlet örgütü' Gladio'nun üzerine gidildi, bizde Susurluk kapatıldı.
Oysa bu toplumun enerjisi bu tür yasadışı işler yerine, onları yaratan sorunların çözümüne harcansaydı çok daha zengin bir Türkiye ve çok daha demokratik bir toplum ortaya çıkardı.
Bir türlü bunu başaramadık ve yarattığımız yanlışlarla hesaplaşmadık.
Peki bu hesaplaşmayı kim yapacak? Sorunun tek yanıtı var: Siyaset.
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu'yla ' Ağca Olayı'nı konuşurken Türkiye'nin bu ' makus' talihini de sordum.
Mumcu önce genel bir tespit yaptı: "Ağca olayının başından beri hakikatini bilmediğimiz ve gizlendiği kanısındayım. Bence son olayla, Abdi İpekçi'nin vurulmasıyla başlayan süreçteki olağandışı gelişmelere yeni bir halka daha eklenmiş oluyor." Araya girip soruyoruz: ' Peki Türkiye bu tür gizlenen ve çok tartışılan Özel Harp Dairesi gibi konuları nasıl aşmalı?' İşte Mumcu'nun yanıtı: " Özel Harp Dairesi'nin bulunması ve özellikle sivil direniş mekanizmalarının örgütlenmesi ülkelerin güvenliği açısından bir ihtiyaç olarak gözüküyor. Irak örneğine baktığımızda bu ihtiyacı göz ardı edemeyeceğimizi görüyoruz. Bunun geçmişteki uygulamaları Türkiye'de birtakım sorunların da yaşanabileceğini bize gösterdi. 12 Eylül'deki acıların büyük bir kısmında yanlış uygulamaların payının olduğunu bugün görüyoruz.
Onun için bu işin hukuka uygun ve doğru amaçlara tahsis edilmiş doğru yöntemlerle uygulanması bir zaruret. Demokratik iktidarların da bu süreçleri doğru denetleyebiliyor olmaları lazım." Asıl sorun belki de burada. Türkiye'de siyasi iktidarlar ne yazık ki bu süreçleri 'denetleyemiyor.' Bu nasıl olmalı?
Erkan Mumcu bu konuda ilginç şeyler söylüyor: "Türkiye iç güvenlik sorunlarını çözmek için başvurduğu yöntemleri gözden geçirmeli. Bu çok önemli. Biz içerde iç güvenlik sorununa dönüşen ne kadar konu varsa irtica, bölücülük, yaygınlaşan rüşvet, devlet örgütünün dejenere olması, rüşvet ve israfın kurumsallaşması ve olağanlaşması gibi. Bu sorunlar karşısında yeni sosyal ve siyasal teknolojiler kullanmak zorundayız. Bunun da demokratik teknoloji olması zarureti var. Sisteme muhalefeti sistem içi kılarak tehlike ve tehdit olmaktan çıkarmak lazım . Biz bunu başarmalıyız. Siyasi irade bunu başaramadığı için, bürokratik kademelerin bildik yöntemleri bir zarurete dönüşüyor. Bu da sorunları daha çok derinleştiriyor."