İstanbul Bakırköy'de Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Nefuz Nakipoğlu Eğitim ve Uygulama Okulu var.
Bu okulda, ilköğretim düzeyinde tam 200 zihinsel engelli öğrenciye eğitim veriliyor. Bu okulu diğerlerinden farklı kılan özellik ise ' üretim.' Yani hem mevcut müfredat sürüyor, hem de bu eğitim sonrası iki yıllık ' el becerilerini' geliştiren mesleki eğitim veriliyor.
Ve ortaya piyasaya satılabilecek ürünler çıkıyor: ahşap işleri, mum ve galoş gibi...
Ancak ürünler satılabilecek olmasına rağmen ne yazık ki okul yönetimi hem satış, hem faturalama konusunda sıkıntı yaşıyor.
Okul Müdürü Fatma Kahraman, bu sıkıntıyı şöyle anlatıyor: "Şu andaki satışların okula maddi anlamda katkısı yok, sadece işin yürümesini sağlıyor. İdeal olanı, daha fazla üretip daha fazla satıp hem okula katkı sağlamak, hem de öğrenciye cep harçlığı verebilmek. Ama bu raddeye gelemedik maalesef. Çünkü bizden almak pek çok kurumun işine gelmiyor. Üretimimiz az ve elde yapıldığı için galoşlarımız biraz daha pahalı. Çünkü malzemeyi az alabiliyoruz. Ayrıca, bu tür yerler faturalı alışveriş yapmak istiyor ama biz ticari bir kurum olmadığımız için fatura kesemiyoruz." İlginç değil mi? Onlarca özürlü öğrenciye sahip çıkılıyor, onlara meslek öğretiliyor ama biz toplum olarak ortaya çıkan değerleri satın almıyoruz. Bu ürünlere ihtiyacı olan kurumların, şirketlerin bu koşulları yerine getirmeleri çok mu zor acaba? Okul yönetiminin de, öğrencilerin de tek istediği el emeklerinin değerlendirilmesi.
Okul Müdürü Fatma Kahraman'ın şu sözleri belki de her şeyi anlatıyor: "Bizden sadece alışveriş yapmanızı istiyoruz, acımanızı değil!"