Abarttığımızı düşünmeyin!
Almanya'nın eski Başbakanı Gerhard Schröder, biz Türkleri seviyor. Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki olumlu tavrını sürdürüyor. Özellikle Kıbrıs'la ilgili problemlerde AB'nin, kimi zaman Rum kesiminin bile istemeyeceği taleplerde bulunduğuna dikkat çekiyor...
Türkiye-AB ilişkileri açısından kritik bir dönemeçten geçiyoruz. 'Avrupalı liderlerin, Kıbrıs konusunu TürkiyeAB ilişkilerine bağlayan davranışları adil değil. Bence haksızlık ediliyor' yorumunu yapan eski Şansölye Schröder, adeta cesur yürek!!!
Yüreğimize su serpiyor...
Görünen o ki; siyaset sonrası yeni işine alışmış. Rusya Devlet Başkanı Putin ile yıllara dayanan bir dostluğu var. O yüzden siyaseti bırakır bırakmaz Gazprom'dan gelen iş teklifini kabul etmiş. Halen Gazprom'un Baltık ülkelerini Avrupa'ya bağlayacak yeni boru hatları projesi için Gazprom bünyesinde kurulan konsorsiyum şirketinde danışmanlık yapıyor. Enerji politikaları konusunda Türkiye-Rusya yakınlaşmasını savunuyor.
Schröder'in, bir yıl içinde Türkiye'ye ikinci gelişi. Bu kez 15. Kalite Kongresi'nde 'Daha İyi Bir Dünya İçin Düşünceler' konusunda konuşmak üzere davet edilmiş. Bu konuşma öncesi küçük gruplar halinde gazetecilerle bir araya gelen eski Başbakan, her platformda Türkiye - AB ilişkileriyle ilgili soruları yanıtladı.
Öyle ya, Schröder, Türkiye-AB ilişkilerinde söylendiği gibi bir tren kazası bekliyor mu?
Beklemiyor. Ama 'Türkiye, AB ve bölgesi için zaten vazgeçilmez bir ülke' biçiminde yanıt veriyor. Üstelik 'Demokratikleşme sürecini devam ettirmelisiniz' diyerek uyarıda bulunurken Avrupa için gördüğü tehlikeyi şöyle özetliyor; 'Bazı insanlar var ki, kendi ülkelerinde daha iyi konuma sahip olmak için AB'nin genişlemesini ve özellikle Türkiye'nin üyeliğini siyasetlerinin gündemine alarak doğru davranmıyorlar.'
Çarpıcı değil mi?
Türkiye, Finlandiya'nın dönem başkanlığındaki AB'nin, 14-15 Aralık Bakanlar Konseyi Zirvesi'ni beklerken gelen ultimatomu değerlendiriyor. Schröder, AB'nin 6 Aralık'a kadar süre vererek, Türkiye'nin hava ve deniz limanlarını Güney Kıbrıs kesimine açması konusundaki ultimatomunu yanlış buluyor ve "Türkiye'nin pozisyonunu güç duruma düşürecek karşılıklı ultimatomlar başarılı sonuçlar getirmez" diyor.
Peki, 'Bu bir blöf olabilir mi?' Yanıt, 'Bazı konular vardır ki, böyle dar bir toplantıda bile konuşulamaz. Ancak, Türkiye'nin üyeliğini ben hep savunacağım. Hep böyle olacaktır. Mevcut gerginlikleri önlemek için iki taraf da elinden geleni yapmalıdır' biçiminde geliyor.
Buna sağduyu ve bilgi deniliyor.
Daha ne olsun!!!