Önce iyi haberi verelim; İran'ın artık parası var. Hem de harcanabilir çok parası var. Kötü haber de şu: Herkes bu paranın peşinde. Katma değeri daha üstün uluslar, bu parayı daha fazla kendine çekecek.
Bu gelişmenin zamanlaması, Türkiye açısından müthiş fırsatlara gebe...Öncelikle Ruhani ile yenilenen İran, ambargo sonrası, Batı dünyasıyla bütünleşme sürecine girdi.
12 yıldır değişim sürecindeki ekonomimizde, halkın seçeceği cumhurbaşkanı dönemiyle "dönüşüm" başlayacak ve Yeni Türkiye süreci başlıyor. Tam da bu noktada "tehditler" ve "fırsatlar" ortasında iyimserliği sağlayan dinamikler var.
2008 Eylülünde ABD'de başlayan ve 2009'da Avrupa'yı vuran küresel kriz yüzünden ihracatımız büyük tehdit altındaydı. Fakat biz bu tehdidi "eksen kaydırarak" savuşturduk. Bununla da yetinmeyip 237 gümrük noktasına ihracat yapar hale geldik.
Suriye sorunu çıkınca Irak, dış ticarette fazla verdiğimiz ülkeler arasına girdi. Şimdi Irak'ta sorun var fakat İran, bu ülkenin yerini almaya aday görünüyor. Üstelik daha büyük hacimler söz konusu...
İran'da ambargo sonrası tatil yapanların sayısındaki patlama, Türkiye'nin turizm gelirlerine yeni enerji getiriverdi. Üst gelir grubu İranlılar Antalya, orta gelirliler ise Ayder, Uzungöl, Urfa'ya geliyor. Beklenti, fazladan 2 milyar $ gelir.
THY'nin dünyanın her yerinden İran'a uçaklar dolusu yatırımcı taşıdığı gerçeği, Yeni İran'ın Yeni Türkiye için barındırdığı potansiyellerin bir başka göstergesi gibi geliyor bana. Batı'nın ambargo sürecinde blokladığı 7 milyar $ ve Pasifik havzasında barajlanan 35 milyar $'lık petrol geliriyle muazzam boyutta pazar haline gelen İran'ın, orta vadede Türkiye'nin en büyük rakiplerinden biri olacağını da gözden uzak tutmamak gerekir.