Bizzat Merkez Bankası Başkanı açıklamıştı: "Mayısta zirve olacak, sonra düşecek." Nisan rakamı, beklendiği gibi yüksek geldi. Ancak faizi yüksek tutmak için fırsat bekleyenler, zaman kaybetmedi. Merkez'in faizi bir süre daha yukarıda tutması için lobiyi hızlandırdı.
Başbakan'ın geçen ay "şartlar uygun, faizleri hemen indirmek lazım" sözlerine direnen ve "indirmem, zamanı gelince, ağır ağır..." cevabını veren Başkan Başçı, gecikmeli de olsa bu öneriyi benimsemiş, "indirebiliriz" demişti.
Sorun "indirip indirmeyeceği" odağından "kaç puan iner?" tahminine dönüştüğü ortamda, faizden beslenen rantiye ve bazı bankalar derhal "sahne" alıverdi.
Reuters'in alelacele yaptığı anket beklentilerini de şekillendirdi: "22 Mayıs'taki Para Politikası Kurulu toplantısında faizlerin indirileceği bekleniyor. Ancak son enflasyon verisi ile mayısı atlayalım. Faiz indirimini haziranda bekleyelim."
Daha önce faizi 5.5 puan artırıp büyümeyi tırpanlayan Merkez'i eleştirmiş ve "rantiyenin Merkezi" demiştik. Merkez de kendini "kuru tutuyorum, enflasyonu görmeden indirmem" diye savunmuştu.
Bu noktada aklıma takılan "faizden başka kuş, enflasyondan başka yokuş" tanımayan Merkez'in her iki alanda gösterdiği performanstır. Neticede üzerinde ısrarla durulan görev tanımı, enflasyon olan Merkez'in "bari bunu başar" yargısına muhatap olacağı kesin.
Merkez Bankası'nın "Kuruluş Kanunu" 4'üncü maddesini hatırlatalım: "TCMB'nin temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka temel amacıyla çelişmedikçe ülkenin kalkınması için uygulanacak politikaları da desteklemeye çalışmaktadır."
Kalkınma politikalarına destekten vazgeçtik. Büyümeyi dert etmemesini de anladık. Peki "tek hedefim" dediği enflasyon alanındaki performansını nasıl değerlendirmeliyiz?
Anında lobiye başlayan bankacılar ve ülkedeki mevduatın yarısını elinde tutan 77 bin kişilik finansal cemaatin "faiz indirimi ertelensin" beklentisini anlarım da... 77 milyonun istihdam, büyüme, iş, aş derdini ne yapacağız?