Elinde tuttuğu dereceyi, finans ağlarını terörize etmek için kullanan Standard&Poor's, dün yine İstanbul'daydı. Elinde Türk şirketlerine dair raporla geldi ama ülkeyi kötülemeden geri kalmadı.
Özetle savunduğu şu: Türk şirketleri iyi, Türkiye kötü.
Bundan 2 yıl önce Türkiye Başanalisti Eileen X. Zhang'ı dinlemiştim. Bizlere Aylin Can diye takdim edilmişti. Söylediği hâlâ hatırımda: "Dinamik büyümesine rağmen yabancı yatırıma bağımlılığı Türkiye'nin notunu durağanlaştırıyor."
Ülke Müdürü Zeynep Holmes "bizimki sadece bir görüş" diyerek aldıkları eleştirileri, "duygusal tepkiye" bağlamıştı. 127 ülkede bu işi yaptıklarını ve "katıl ya da katılma, durumunuz bu" keskinliği bana müstemleke valisi üslubunu, 1980'lerin IMF müfettişi tarzını çağrıştırmıştı.
Dünkü gösterisinde S&P'nin Türkiye'yi Mısır ve Pakistan'dan bile riskli bulması, aklıma TÜSİAD'ın 1987'de Çiller'e yazdırdığı "Dış Borç - Tahmin ve Analiz" raporunu getirdi. O dönemde Türkiye "Yükselen Yıldız" iken Özal'ı kötülemek amacıyla TÜSİAD'ın hazırlattığı rapor, kredi notumuzu Nikaragua ile eş tutuyordu.
Aşık Veysel "güzelliğin onpar'etmez; bu bendeki aşk olmasa..." der. S&P'nin afra ve tafrası, onun notuna ihtiyaç duyanların "itibarından" kaynaklanıyor. Ancak kendi krizlerini dahi görmekten aciz olduklarını biliyoruz.
Hatta şikeli notlarla Enron gibi skandalların da çete üyesi S&P, bu çifte standart ile artık kendi ülkesi ABD'de dahi sorgulanıyor, soruşturuluyor. Bana göre bu not çetesine itibar edenlere karşı tutum geliştirmek şart. Yerli işbirlikçilerinden başlayarak...
Kısaca, S&P bizi karalıyor. Ona ödeme yapacak şirketleri överken Türkiye'yi itibarsızlaştırıyor. Öfkemizi "duygusal" bularak "bizi sevmek zorunda değilsiniz" demeye getiriyor.
Sevgiden değil de meraktan soruyorum: İyi dedikleriniz batıyor, kötü dedikleriniz çıkıyorsa, peki bu çifte Standard&Poor's niye? Ah şu "poor" standartlar...