İhtiyaçlar icatların anasıdır. Eğer ihtiyacınız yoksa icat çıkarmak gerekmeyebilir. Ama ihtiyaç oluşmaya görsün, zihin yapısı değişir ve ihtiyacı karşılamak için araştırır, geliştirir, bir yol, yordam bulursun. Hele ki "var olma ihtiyacı" söz konusu ise...
Zafer Çağlayan, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı'nın "Teknoloji, Ar-Ge destekleri, patent, tasarım ve markanın firma performansı üzerindeki etkisi" araştırmasını paylaşıyor: "İleri teknoloji sadece ihracatın sorunuymuş gibi bir algıyı kökten reddediyorum."
Teknoloji denilince "internet, oyun ve mobil" anlayan zihniyeti defalarca eleştirmiş biri olarak bu işin, değil ihracat, tarımdan hizmete dek herkesin sorunu olduğunu düşünüyorum. Gençler başta olmak üzere hemen herkesin "Ar-Ge, tasarım, patent, moda" gibi kavramların önemine ikna olduğu da ortada. İnovasyon Haftası'na akın eden 30 bine yakın genç, bunun ispatı...
Ancak sorun, bu enerjiyi ihracatın kilo fiyatı da dâhil sanayinin bütün alanlarına katacağı değere dönüştürmenin "kültürel engellerle dolu" yollarında yavaş ilerlememizde yatıyor. Zafer Çağlayan "başladık, değişiyoruz" iyimserliğinde... Doğrudur. İşin yasa ve kaynak sorununu çözmüş ancak AR'aştırdığı kadar GE'liştiremeyişimizi de tartışıyoruz en azından.
Bakan Çağlayan "maliyet" diyor; "Ar-Ge'yi, markayı, tasarımı maliyet olarak görüyoruz." Oysa bu alandaki işgücü gayreti, harcanan para "yatırım" gibi algılanmalı... Enflasyon yorganı ve devlet korumasının her türlü ayıbı, noksanı örttüğü çağda, "ihracatta inovasyona, Ar-Ge, tasarım, patent ve markaya" ihtiyacımız yoktu. Ama şimdi var! İyi ki de var... İhtiyacı var edebildiğimize göre icadı maliyet değil yatırım olarak algılamamız da yakındır.