Yüksek enflasyon çağını kapatalı 10 yıl oldu. Fikrimiz düşük enflasyondan yana ancak davranışlarımız hâlâ eski işe yaramaz alışkanlıklarımızdan besleniyor. Bankacılık anlayışımız bunun en belirgin örneği...
Bankalar, ekonominin kan damarları gibi... Olmazsa olmazlarımız. Fakat çözdüğünden fazla sorun çıkaranları için aynı şeyi söyleyemeyiz. Ülkenin büyümesine eşlik eden finansal yapı, dinamik tutmakla yükümlü olduğu bünyeden gerekenden fazla kan çekerse ne olur?
Ülke % 3-4 büyüme hızında iken % 15-20 kârlılıkla övünen bankacılara sahip oluruz. Gerileyen faizler yüzünden kazançların hizmete kayması, bütün dünyada gözlenen durumdur. Ancak bizdeki abartılı örnekleri başka coğrafyalarda bulmak mümkün değildir.
Son saydığımızda 64'e çıkan inovatif(!) komisyon ve ücretler, ülkenin düşük tasarruf oranında ne kadar pay sahibidir? Kayıtdışını kayda almak için finansal işlemlerin banka üzerinden yürümesi, Maliye'nin işine gelmekle birlikte biz vatandaşı zarara sokmaktadır.
Son Tüketici Yasası ve kredi kartı taksitlerine gelen kısıtlara bakıyoruz. Bankalar şimdiden bu kısıtları aşmak için yoğun Ar-Ge yapmaya başladı bile... ING Bank örneğindeki gibi "yüksek kâra evet ama büyümeye kalite getirecek, cari açığı iyileştirecek finansal düzenlemelere hayır" diyen bir tutum var.
Bana göre bu, sürdürülebilir değildir. Orta Vadeli Program'da sözü edilen kendi tarihimizin ve kürede rekabet içinde olduğumuz ülkelerin "en düşük tasarruf oranı" tezinden şüphe duymaya başladım. Zira bırakın şubeye girmeyi, ATM'sinin önünden geçerken dahi bizden para koparan bankacılık sisteminden kaçış söz konusudur.
Son 1 yılda ev tipi kasa satışlarının %2.500 artması, bana göre bir tesadüf değildir.