Biz sanal dünyada internet ile bitleri baytları nakletmeyi öğrendik. Ama reel dünyada atomlar, yerli yerinde duruyor ve onları biri kıpırdatmadıkça, yerlerinde kalmaya devam edecek. Bunda 15 yıl önce ".com" firmaları pıtırak gibi yeşerince ortalığı "portallar" kaplamıştı. Sandık ki bu dev sanal AVM'lere girip oradan bütün ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğiz. Ancak öyle olmadı. Haberden otele, arabadan gıdaya dek 16 milyon farklı ihtiyacı portallara sığdıramazdık. Sonra "Google" gibi çözümler türedi. Biz ihtiyacımızı "aradık" ve portallar, mağazalar, AVM veya ülkeler, ardından çıkıverdi.
Fakat temel sorun hâlâ çözülememişti. Bilişimin mekânsızlaştırdığı kürede, bitler ve baytlar "doğru kişiye" ulaşsa dahi, ihtiyacının "atomları" nakledilmeyi, tedariki bekliyor. Yığınca lojistik firması bir anda ikbal buldu ve şirketler ihtiyaç duydukları mal ve hizmeti, standart zamanda, uygun fiyatta ve doğru mekânda bulmanın "hayati önemini" kavradı.
Sabah Yeni Ekonomi Kulübü olarak, bu evrenin en kritik kavramlarından biri olan tedarik zincirini masaya yatıralım dedik. Ülkemizde bu işin büyük aktörlerini kulübümüze davet ettik, tartıştık, düşündük, sorguladık.
Gördük ki Türkiye'nin üretim, kalite gibi temel kavramlarda attığı dev adımların, tedarik zincirinde de yinelenmesi gerektiğiydi. Zira şirketlerin daha çevik, daha zeki ve daha kârlı hale gelmesi, ancak bu sayede mümkün olabilecekti.
Mademki bir firma tedarik zinciri kadar hızlı, değer zinciri kadar sürdürülebilir ise rekabetin de bu işi iyi yapanlarla, bunu başaramayanlar arasında olacağı aşikâr... Bu bilinç düzeyi giderek gelişiyor. Her ne kadar şimdilerde "satarken değil, alırken kazan" düsturu benimsenmiş olsa da tedarik zinciri, çevreden tasarıma, kültürlerarası diyaloga dek, son derece karmaşık süreçleri içeriyor.
Düne kadar şirkette "depocu" veya askeriyede "levazım" deyip geçiverdiğimiz kahramanlar bugün yönetim katlarının efendileri olma yolunda. Artık tedarik zincirinden değil, değer matrisinden söz ediyorsak, bu insanların yaptığı, bilginin, bilimin ötesinde, sanata dönüştü bile...