Olimpiyat alamadık ama bizim de bir eşdeğer önemde Expo'muz var artık. Expo2016 tanıtımı için Antalya'dayız. Küresel sergi anlamındaki Expo, sıradan bir örgüt değil. Kentler bunu alabilmek için ülkelerinin gücünü dahi harekete geçiriyorlar. Bugün Eyfel Kulesi'nin 1851 Paris Expo için dikildiğini düşünürsek, kentlerin bu eşsiz tanıtım fırsatı için neden böylesine ter döktüğünü daha iyi anlayabiliriz.
Expo 2016 Antalya'nın teması çiçek ve çocuk. Organizasyonun Türkiye tarafındaki sahibi olan Akdeniz Süs Bitkileri İhracatçıları Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu, çiçeğin hayatı, çocuğun da yarını ifade ettiğini belirtiyor ve "hedefimiz Expo sayesinde 2023'te 1 milyar dolarlık bir sektör yaratmak" diyor.
Peki neden çiçek ve çocuk? Çünkü Expo'ların ticari hedefi yoktur ve mutlaka bir tema etrafında kurulmalıdır. Kalıcı olmayan fakat mimari niteliği olan, kentsel yenileme sağlayan, yörenin özellikleriyle uyumlu olması gerekiyor. Antalya, kendi endemik çiçekleri üzerinden aslında tüm Türkiye'ye bu temayı kazandırmış bir kentimiz.
Dün Antalya Rixos'ta uzmanlar, 2016'da bize verilen bu hakkın, nasıl hayata geçirileceğini ve bu sayede kent ve ülke olarak kazanımlarımızı dile getirdiler. Dikkatimi çeken, tıpkı İstanbul Kültür Başkenti Projesi'ndeki gibi, yerel inisiyatifleri dışlama gayretindeki bir merkezi otorite ve Bakan Eker'in eskortunun yüzlerce yabancı konuğun otobüslerini keyfi olarak bekletme ilkelliği örneğindeki gibi alaturkalıkların şimdiden başladığıydı.
Çiçek ve çocuk üzerinden bir Expo'muz var ise artık daha akıllı olmamız gerekmez mi?