Paramızın artık bir simgesi var. Tıpkı $ ya da € gibi. T harfi var L harfi var, "Doğu-Batı" köprüsünü simgeleyen paralel çizgiler var. S
imgeyi ilk kez, konferans için bulunduğum Karaman'da pastanede Başbakan'ın takdiminde gördüm. Derhal tabletime indirdim ve büyüttüm. İlk bakışta çarpılmadım ama liramızın temsiline hizmet edecek bütün unsurlar var.
Sembolü elle çizmeye kalkınca T ve L'nin kavuşumuna el pratiği kazandıkça, yazılması kolaylaşacak. Neticede zaten Latin harflerinden alışık olduğumuz S harfine dikey çizgi ($) ya da C'nin karnına çift çizgi çizmek (€) kadar basit hale gelmesi, zaman alacak.
Bilgisayarlara yazılım eklentisiyle yerleştirilmesi mümkün. Ancak bunu yalnızca bizim değil, aynı zamanda dünyanın kullanımına sokmak için küresel klavyelere de girmesi gerekiyor. Zamanında becerip ASCII standardını hazırlamayan TSE'nin hantallığı bize hâlâ tam olarak çözemediğiz Türkçe "ı" veya "İ" gibi sorunlarını miras bırakmıştı. İnanıyorum ki ekonomimiz ilk 10'a doğru tırmandıkça başka ulusların milli klavyelerine de ASCII standardı olarak girebilecek.
10 yıl önce itibarı "sıfırlanan" bir paradan bugün simgesiyle de görücüye çıkan bir liramız var. Önce 6 sıfırını attık sonra "yeni" ekinden kurtulduk ve bugün sembolü de var. Aslında paraya dair "şekli" süreci tamamladık. Şimdi sıra, liramızın itibarını yüksek tutma bahtına erişmeye geldi. Yeni sembolün yaygınlaşması, "tanıtımı" kadar ardındaki ekonominin "gücünden" gelecek.
1930'larda kasasında lirayı tutan Mısırlı Suriyeli tüccarlar, bize lira üzerinden sinyoraj temin ederdi. Bugün benzer sürecin içindeyiz ve eğer Türkiye'nin bu dinamizmi sürerse, yeni sembolün tanıtımını, bu parayla iş yapan ulusların elindeki banknotumuzun bizzat kendisi yapacak.