"Şımartılmanın ekonomiyle ne ilgisi var" diyebilirsiniz fakat eğer dünyanın üçüncü büyük zengini Warren Buffet, şımartılmaktan söz ediyorsa, incelemeye değer...
Şımartmak, "gereğinden fazla motivasyon" olarak tanımlanabilir. Eğer beklenti yönetiminden söz ediyorsak, şımartılmış kesimlerin gösterebileceği davranış bozukluklarını da tanımlamış oluyoruz.
Buffet'in "ABD Kongresi süper zenginleri kollamaktan vazgeçsin" sözleri, fedakârlığın toplumun her kesimine eşit paylaştırılması yönünde bir "çağrı" niteliği taşıyor.
Kendisinin ödediği verginin, şirket çalışanından daha düşük, adeta "komik" kaldığını itirafla Buffet; "zenginlerden daha fazla vergi alınsın" çağrısını yapıyor.
Bu, son derece hayati bir konu. Yatırımcıyı ürkütmemek için ondan az vergi almak ya da hiç almamayı benimsemeye çok yatkın bir ulusuz.
Hatta Kayıp Yıllar dediğim 1990'larda, kayıtdışı ekonomiyi savunan kesimin gerekçesi de aynıydı; "devlete verene dek, yatırımımda özsermaye yaparım."
Bugün Buffet'in söylediği şımartılmışlık olgusu, kendi yakın tarihimizde fazlasıyla "örneklendirilebilecek" öykülerde görülebilir.
Hatta ekonomiyi emanet ettiğimiz bir bakan, "bu devlete vergi verecek kadar enayi değilim" diyebiliyordu.
Neden? Çünkü son derece şımartılmıştı.
Kamu bankaları ona bağlıydı, onun yandaşlarına kredi vermeyeni, makamına vekil göndererek dövdürtebiliyordu.
Benzer şımartılmayı bugün, vergi özelinde, pek çok kesimde "fazlasıyla" görebiliyoruz.
Mesela avukat ya da doktorlar... Genellemeden kaçınmak için vergisini hakkıyla ödeyenleri özenle ayrı tutarak... Sabahtan akşama dek muayenehanesinde adeta para basan, vizitesi 150-600 lirayı bulan doktor, üstelik nakit topladığı para karşılığında, neredeyse bir asgari ücretlinin vergisini öder. Neden? Çünkü onları çok şımartmışızdır. Ellerinde tuttukları "tanrısal" bilgi ile bu şımartılmışlığı "hak ettiklerini" düşünürler. Fatura istediğinizde ya da kredi kartı uzattığınızda bu astronomik vizite ücretlerinin üstüne bir de "vergi farkı" koyarlar.
Bu örnekleri avukat, danışman vs. üzerinden uzatabilirsiniz.
Peki ya şu ağlaya ağlaya zengin olmayı şiar edinmişler? Hükümetlere, medyaya, bizlere, "yatırım yapmam yoksa" şantajıyla, elektriği bedava, arsayı bedava isterler. Kendilerine getirilmiş teşviki, şımarıkça "küçümser" ve "daha... daha" diye lobi yaparlar.
Mürşit uçmaz mürit uçurur derler... Ya da Âşık Veysel'in sözleriyle; "güzelliğin onpar'etmez, bu bendeki aşk olmasa..." Şımartmayı tanımlayan iki güzel söz...
Şımarmayı anlarım da şımartmayı; sorgularım.
Zira şımartılmışlar, kendilerine aktarılan ilgi, sevgi, para, zaman, kredi ve kaynağı; "israf etme eğilimi" içindedirler. Genelde israf da ederler...
Buffet'in "ABD, zenginleri şımartmaktan vazgeçmeli" sözünü, kendi şımartılmışlarımızı gündeme getirmesi bakımından fevkalade önemli buluyorum.
Şımarma, şımartılmayı hak edenler için "gerekli motivasyon" olabilir.
Ancak bizdeki örnekler ne yazık ki böyle gelişmedi, gelişmiyor.
Beklenti yönetimi olarak şımartma, son derece risklidir ve şımartılanın da aklını başından almanın gereği yoktur.
İster sevgili, ister yatırımcı ister zengin olsun...
Hak edene, hak ettiğince...