2001'deki krizden çıkardığımız derslerin başı; finansal sağlamlık idi.
Öyle ki 2008'deki Küresel Kriz'in Türkiye'yi "teğet" geçmesini, aldığımız bu ders sağladı.
Kazanımlarımızdan biri de istihdama dairdi ve öğrendik ki krize ilk tepki "işçi çıkarmak" olunca, bunun bedeli ağır oluyor. Firma için de toplum için de...
Nitekim 2008'de Küresel Çöküş başladığında paniğe kapılıp işçi çıkaranlar, kriz teğet geçip piyasalar yeniden canlanınca, yetkin çalışanlarından mahrum kaldı.
Şükür ki bugün geldiğimiz noktada; yaratılan 1.5 milyon kişilik istihdamla OECD içinde en hızlı istihdam artıran ülke durumundayız.
Şimdi Batı, zaman tünelindeki Türkiye gibi... Kriz artık finans mabetlerinden sokağa inmeye başladı. 2001'deki hatamız, bu defa kriz kuşağı ülkelerde tekrarlanıyor.
Bir bakıma, finansal kriz, karakter değiştiriyor ve sosyal krize dönüşüyor. ABD'de bu durum, depresyon ordusu yaratacak. Yaşlanan ve yavaşlayan Avrupa'nın "sosyal devleti" çoktan iflas etmiş. Çin bile çalışan kıyımının bedelini ödeyeceğinin farkında.
2001'de yaptığımız hata şuydu: Patronlar, ilk kriz dalgasında çalışanlarını eve postaladılar. Lüks arabalarını işten çıkarmayı düşünmediler bile. Gerçi bir sonraki adımda o arabalarını da yok pahasına satmak zorunda kaldılar. İşsizliğin yarattığı bu yıkımın izleri hâlâ tam olarak silinmiş değil.
Şimdi küresel işten çıkarma dalgası, dünyayı tehdit ediyor.
Bu süreçte bizim işverenleri bekleyen bir sınav var; tıpkı kriz gibi bu dalga da bizi "teğet geçmeli" zira çalışanı işten çıkarmanın işletmeye yaramadığını yaşayarak gördük. Üstelik sosyal faturası da cabası.
Kimi küresel şirket, çalışanını bozuk para gibi harcıyor kimi de işçisini çıkarıp yerine robot çalıştırmayı düşünüyor. Peki işini kaybetmiş biri ne düşünür?
Ekonomik güvencenin ve ihtiyaçların giderilmesini sağlayan gelir kaynağının kaybı, "ailenin rızkını sağlayan kişi" rolünün sona ermesi, zaman duygusunu ve buna bağlı olarak düzen algısını kaybetmek.
Bir başka gerçek, işsizliğin, yoksulluk girdabına sürükleyen dramında yatıyor; beslenme bozuklukları, kas yapısı ve vücut direncinin zayıflaması, bulaşıcı ve salgın hastalık tehlikesinin artması, mide-bağırsak, kalp ve dolaşım hastalıkları gibi psikosomatik bulgular. Tansiyon, kolesterol, raşitizm şikâyetleri.
Stres, depresyon eğilimi, umutsuzluk, içine kapanma, özsaygının yitirilmesi, toplumsal ve ailevi rolün kaybıyla oluşan belirsizlik, suç işlemeye yatkınlık.
Küresel krizin aktörlerinin sokağa attığı insanları görmezden gelen toplum, bir süre sonra işsizliğin yaratacağı sosyal sorunları yaşamak zorunda kalacak.