2023 ile Türkiye hedeflerine varabilme yolunda öncelikli adımın enerji olduğu, her geçen gün daha da belirginleşiyor... Siz 500 milyar $'lık ihracatı ve 2 trilyon $ milli geliri, nasıl üreteceksiniz? Enerjisiz üretim olmaz ve ihtiyacımız, büyümeye paralel, artıyor.
Bu artış; amacınız büyümek ise "anlaşılabilir" bir şeydir. Fakat "kabul edilebilir" olması için talebe paralel enerji arzında artışın (bir şekilde) sağlanıyor olması gerekir.
Türkiye, geleneksel enerji kaynaklarının (en azından görünür, bilinir, ulaşılabilir) limitlerindedir. Fırat, Dicle'nin neredeyse damlasından enerji sağıyoruz. Karadeniz'in irili ufaklı HES'lerini, dere ve ırmakları feda edercesine türbinledik. Kömür, hidrotermal, rüzgar, güneş... Olabildiğince "sağıyor" ve arza katkı veriyoruz.
Fakat Türkiye, en iyimser bakışla dahi; enerjide dışa bağımlı bir ülke. Ya çevrecilerin dediği gibi daha az enerjiye ihtiyaç duyacak yaşam tarzını seçeceğiz; ki bu durumda elveda 2 trilyon $'lık ekonomi... Ya da yakın gelecekte kapımızı çalacak enerji açığına bugünden tedbir geliştireceğiz. Üstelik bunu yaparken enerjide dışa bağımlılığı da azaltarak... Zira enerji, yalnızca bizim değil, petrolünü kullandığımız ülkeler dahil; bütün dünyanın sorunu...
Hükümet Programı'nda enerji yaklaşımını hatırlatalım. Başbakan programı sunarken tam da şunu söylüyordu; "Cari açığı daha düşük seviyelere indirmek ve enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payının artırılmasına ve nükleer santrallerin kullanılmasına yönelik başlatılan çalışmalara kararlılıkla devam edilecektir."
Yenilenebilir ve nükleer enerjide adımları bir an evvel atmak, 2023 hedefleri için bu yüzden son derece hayati önem taşıyor çünkü; enerji olmadan asla!..