Reklam, mezar taşına yazdıklarındır. Burada "muteber biri yatıyor" diyebilirsin.
İtibar ise meleklerin senin hakkında Allah katında söyledikleridir.
Değer yargılarının bilançosu olan itibar, yalnızca kişi ve kurumlara dair olumlu düşünceler toplamı değil, aynı zamanda ekonomik bir değerdir. İtibarını kaybetmiş biri, zarını yitirmiş hücre gibi, sosyal ölüme yakın durur. İtibarı inşa etmek; ödülleri yılların ardından gelen zorlu bir uğraştır. Ancak itibarı korumak ise daha kritik ve hayati bir iştir.
İtibar Yönetimi yazarı Salim Kadıbeşegil; "sizin yönetmediğiniz itibarı, rakipleriniz yönetir" der.
Zira itibar kaybedilince oluşan zarar, genelde telafi edilemez noktaya taşınır. IMF Başkanı Strauss Kahn'ın kelepçeli fotoğrafı, onun masumiyeti ispatlansa dahi, bütün Fransızların algı haritasında şu soruyu oluşturmuştur: "Ben elleri kelepçeli bu adamı, cumhurbaşkanım olarak görmek ister miyim?"
Bugün gündemimizi dolduran şike iddiaları, futbol kulüplerinin toplam itibarını (yıkmasa bile) sorgulanır hale getirmiş bulunuyor. Firmalar, sponsorluk enstrümanıyla artık, kimin yanında duracakları konusunda, dünden daha duyarlı olacaklar...
Her biri halka açık büyük kulüplerin "şike" iddialarıyla kaybettikleri itibar, Borsa Endeksi'nde zaten "itibarsızlaşmanın" ekonomisini, rakamlar üzerinden görünür hale getiriyor.
İtibarını yönetememiş, etik olmayan adımlarla bunu riske atmış kurumların, uzun vadedeki ekonomik kayıpları, inanılmaz boyutlara varabilir. Size kredi vermezler, halka açık kulüp iseniz hisselerinizi satın almazlar.
Her biri holding gibi yönetilen kulüplerimizin şike gibi son derece hayati "itibarsızlaştırma" kusuru; "ne kadar taraftar kaybeder?" bilmiyorum. Ancak emin olduğum şudur ki ekonomik kayıpları fevkalade yüksek olacaktır.
Çünkü itibarın ekonomik bir karşılığı vardır ve yöneticilerin; "kulüp itibarını yönetmekten daha önemli" hiçbir işi yoktur!..