Altın Kural'ı herkes bilir; "altını olan, kuralı koyar!" Altın, geçen yüzyıllarda her kimde ise oyunu, onun kurallarıyla oynaya geldik. Bu yüzyılda kuralı koyan Amerika, ancak şu sıra kural koyacak mecali yok. Çalan çanların bize söylediği, şimdilik; "kemer sıkma."
Yunanlılar da bu kemer sıkmayla tanıştı. Pek sevmediler. Sokaklar göstericilerle dolup taştı.
Fransa, İspanya ve diğerleri de... Biz ise IMF cenderesindeki onlarca yılda, kemer sıkmayı neredeyse bir hayat tarzı haline getirmiştik. Şükür ki 9 yıldır keyfimiz yerinde fakat şu anda komşularımız, müşterilerimizin başı dertte iken bu keyfin tadını pek çıkaramıyoruz.
Kemer sıkma reflekslerine bakıyoruz...
Bizden farklı bir refleks söz konusu... Hatırlıyorum; Rahmetli Ecevit zamanındaki kapsamlı tasarruf tedbirlerinde, kamu harcamalarından kısıyorduk, yatırım ödeneklerini kesiyorduk. Fakat aklımıza eğitimi, sağlığı budamak gelmiyordu. Hele ki kamu çalışanını kapıya koymak, söz konusu dahi olmuyordu. Belki re'sen emeklilik kampanyaları, o kadar...
Amerika'nın refleksine bakınca, kemer sıkma kavramında bizden çok farklı şeyleri kastettiklerini görüyoruz.
Öncelikle sağlık ve eğitim bütçeleri tırpanlanıyor. Ardından yoksullara yönelik (zaten az olan) bütün faaliyetler gözden geçiriliyor. Bir bakıma Serengeti düzlüklerindeki antilop sürüleri gibi...
Önce zayıf ve yaşlıları feda ediyorlar.
Yunanistan'ın kemer sıkma tedbirlerinde önce neleri feda edeceğini henüz bilmiyoruz, fakat sanırım bu, ABD'nin programlarından farklı olacak. Bize daha fazla benzeyeceğini tahmin ediyorum.
Kemer sıkmada öncelikler, o toplumun "vazgeçiş" reflekslerini de ortaya koyması açısından incelemeye değer bir olgu. Neticede kriz, uygarlık makyajıyla örttüğümüz gerçek yüzleri ortaya koyuyor.