Türkiye, 10 bini aşkın endemik (yalnızca bir yörede yetişebilen) bitki zenginliğini, küresel iş fırsatına dönüştürebilir mi?
Hele ki krizin budadığı ekonomiler için, böyle bir alanı, "fırsata dönüştürmek" mümkün müdür?
Öteden beri yazıp duruyorum. Ülkemizin biyo çeşitliliği ve fauna-flora zenginliğine dikkat çekmeye çalışıyorum.
İşte tam da bu "iş fırsatı"nın özgün örneğini hayata geçirmek için Brezilya'dayız.
Sao Paolo'da kürsüde, B'IOTA Laboratuarları Genel Müdürü Cihat Dündar var; "Ülkemizin endemik zenginliğini bilim ve teknoloji ile birleştirdik, derma-kozmetik alanında 33'üncü ülkeye girdik."
Bu tablo, araştırma-geliştirme ile yerel zenginliğin birleştirilmesi ve kendi kabiliyet alanlarımızda "dünya çapında varolma" öyküsünü anlatıyor.
İnsan bedeninin kullandığı 59 elementi, doğadan gelen halleriyle bir kozmetik ürüne dönüştürmekten söz ediyoruz.
190 milyon nüfuslu Brezilya'nın önemi, kozmetik alanında ABD ve Japonya'dan sonra üçüncü büyük ülke olması... Ve bu ülke derma- kozmetik pazarında bir Türk firmamız, özgün ürünleri ile 10 binden fazla rakibiyle boy ölçüşebiliyor.
Bir "şey"i eğer siz icat eder ve onu kendiniz geliştirirseniz hele ki bu "şey" rakiplerinden farklılaştırılmış ise "çok yüksek" kâr elde eder, ülkenize daha fazla katma değer sağlarsınız.
Cihat Dündar; "insanı doğal bir varlık olarak ele alan ve çareyi doğada arayan" yaklaşımın, 3 yıllık ar-ge süreci sonunda vardığı noktayı; Brezilya pazarına girişle sembolleştiriyor.
Cilde zarar vermeden istenmeyen tüylerin kalıcı olarak azaltılmasından erkeklerde saç çıkarmaya dek farklı ürünleri bizzat geliştiren B'IOTA Laboratuvarları, kendi markası olan Bioder ile Latin Amerika pazarında kendin yer açma mücadelesini başlatmış oluyor.
Brezilya Ülke Müdürü Onur Başdar, Brezilya pazarında Kordsa, Yılmaz Makine ve Aktif Körük'ten sonra B'IOTA'nın yer almasını, Türkiye'nin rekabet avantajı açısından son derece kritik buluyor.
Nitekim Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün , Brezilya ülke lansmanında kürsünden medyaya hitaben, benzer "rekabet gücü" nden bahsediyor; "Brezilya ile Türkiye arasında var olan sempati, ne yazık ki futbol ve dizi dışındaki alanlarda yeterli değil."
Doğrudur, Sao Paolo'da sokakta Türkiye dendiğinde, futbol üzerinden, tebessümle taçlanan sohbetler kurabiliyorsunuz. Ancak Bakan Ergün'ün çağrısı; yılda 1.7 milyar dolarlık ticaret hacminin, bu sempati iklimi ile rahatça 10 milyar dolara çıkarılabileceği üzerine...
Bakan Ergün; havacılık, uçak, makine teçhizat, madencilik, otomotiv, inşaat gibi alanlarda daha yoğun işbirliği imkanından, Mayıs'ta bu ülkeyi ziyaret edecek olan Başbakan'dan, yakın gelecekte Brezilya'ya gelecek olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Ulaştırma Bakanı'nın ziyaretlerinden bahsediyor.
Çifte vergilendirme, gümrük geçisi gibi sorunları çözecek olan serbest ticaret anlaşması ardından Brezilya ile Türkiye arasındaki ekonomik işbirliği için yalnızca Türk firmalarının bu ülkeye yatırımları yetmez. Bakan Ergün, Brezilyalı meslektaşlarım aracılığıyla Brezilyalı girişimcileri de Türkiye'ye yatırım yapmaya davet ediyor.
B'IOTA firmasının Latin Amerika Bölge Müdürü Serhan Berker'in dikkat çektiği bir konu, bana göre bu kadar yolu katedip buralara geldiğime değecek bir umut içeriyor. O da Brezilya'ya Biotex adıyla sunulan ürünlerimizin formüllerinin bize ait olmasıdır.
Nitekim genel müdür Cihat Dündar'ın Brezilya basını sorularına verdiği cevapta, bu formüllerinin yarattığı katma değeri vurgulayan cümlesi, "Biz bunları ancak, Coca Cola kendi formülünü açıkladığında açıklarız" oldu.
Neticede kimilerimiz krizde hâlâ bir kurtarıcı beklerken bazılarımız ise kendi endemik zenginliğini, ar-ge süreci ile dünya çapında bir ürün haline getirebiliyor ve bunu küresel bir iş fırsatına dönüştürerek, 33'üncüsü Brezilya olan pazarlara sunabiliyor.
Ağlaya ağlaya zengin olanlarımıza ve farklı hiçbir şey üretmeden, hâlâ yüksek kazanç peşinde koşabileceğini sanan "eski moda" patronlarımıza ithaf olunur.