Krizin en belirgin dinamiklerinden biri; servetin el değiştirmesidir. Türk Telekom'un da aday olduğu Ortadoğu İletişim Ödül Galası için geldiğimiz Dubai'de, bu "değişim" rüzgârını yerinde inceleme fırsatı bulduk.
Birleşik Arap Emirlikleri'nin ikinci büyük emirliği Dubai'nin, 80 milyar doları bulan borçlarından bir bölümünü erteleme talebi, dünyayı ayağa kaldırmış durumda.
Türkiye'de bile "acaba bizi nasıl etkiler?" diye tartışılan krizin, yerinden bakınca ortaya koyduğu tablo, bizlerin "borsamız etkilenir, dış müteahhit zarara uğrar, Dubai gurbetçisi işsiz kalır" türü kaygılarından farklı şeyler söylüyor.
Öncelikle Dubai, dev bir açık hava şantiyesi halinde hâlâ çalışıyor. Dünyanın en büyük binası, planlanan açılışına "neredeyse" hazır. Dev alışveriş merkezleri dolup taşmasa da in cin top oynuyor değil. Küresel krizin tetiklediği büyük ekonomik durgunluk, müşterisinin önemli bölümünün Batı'dan geldiği Dubai'ye "durgunluk" olarak yansımış. Bu durgunluğu da %75'leri bulan indirim tabelalarında görmek mümkün. Fakat "kendi kazanmadığı parayı harcayanların" çoğunlukta olduğu bu dev alışveriş mekânlarında fiyatlar zaten, normal dünyadakinden pahalı idi. Olan, durgunluk sebebiyle "normalleşme" gibi algılanabilir.
Dubai'deki temel sıkıntı bir tercihten ve bu tercih sonucu gelişen trendden kaynaklanıyor.Tercih; Dubai Emiri Şeyh Muhammed Bin Raşid El Mahtum'un petrol bitmeden önce kenti kürede konuşlandırmasıyla oluştu. Bu da Dubai'nin dünyanın 5 yıldızlı tatil, eğlence ve alışveriş merkezi olması idi. Nitekim bu başarıldı ve Dubai, yalnızca 818 metre yükseklikteki Burj Dubai ile değil, aynı zamanda yazın 54 derece sıcaklıkta dahi kayak yapma imkânı sunan eğlence mekânları ile "ilgi odağı" haline geldi. Ancak son 10 yıllık süreçte Dubai üzerine yoğunlaşan bu "talep" bir yerden sonra yerini "tırmanan fiyatlara" bıraktı. Mesela henüz açılmadan Burj Dubai'deki mekânların metrekaresi 10 bin $'a tırmanıverdi.
Gökyüzünden bakıldığında toplamda 67 kilometrelik sahil şeridine sahip Dubai'nin kıyıları, Şeyh'in vizyonu ile geliştirilen Palmiye adaları ve benzeri tasarımları sayesinde 2400 kilometre oluverdi. Dün, bu palmiyelerden birinde, köpek balıkları ve vatozlar tepemizde dolaşırken yemek yedik. Üstelik böyle "gelecek dünyanın fantastik tasarımları" kentin pek çok merkezinde var. Fakat şimdi durum, "aşırı beklentiler zirvesi"nden "hayal kırıklığı çukuru"na doğru meylediyor. Neticede küresel krizin temel tetikleyicisi olan "aşırı beklentiler"in getirdiği köpük fiyatlar erimeye başlıyor. 2 yıl öncesine kadar henüz tam bitmemişken tanesi 7 milyon $'a kadar tırmandırılmış palmiye yalılarına bugün tamamlanmış haliyle 1 milyon $'a dahi müşteri bulunamıyor. Tam da bu noktada petrol geliriyle başlayıp, yabancı bankaların fonlarıyla yükselen kentin, yeni bir "kader denk noktası" oluşuyor. Ya, ana emirlik, Abu Dabi, Dubai'nin yeni patronu olacak veya hisseleri çok farklı ulusların elinde bulunan bir kente dönüşecek. Neticede dünya şeklindeki adalar projesi ile zaten bütün dünyanın zenginlerini buraya çekmek, aynı vizyonun söylemiydi. Bu defa adada ev almak yerine, kentin tamamından hisse alma imkânı ortaya çıkmış oluyor.
Görünen, 80 milyar $'lık toplam borç, bir şekilde ertelenecek veya ödenecek olsa da bu süre içinde Dubai'nin "kurtarıcıya" ihtiyaç duyduğu. Bu kurtarıcı da petrol gelirlerini koyacak yer bulamayan Abu Dabi'de fazlasıyla mevcut. Sözü edilen nakit paranın miktarı 680 milyar $ civarında.
Peki tüm bunlardan bize ne?
Krizlerin, "servete el değiştirtme" dinamiği kadar algıları da dönüştürme etkisi, Dubai örneğinden de yola çıktığımızda bize şunu söylüyor: Gökteki yıldızlara uzanmadan önce ayağının bastığı yere bak.
Yalnızca inşaat sektörü açısından bakarsak, daha ileri teknolojileri, daha gelişmiş estetik yaklaşımları ve daha nitelikli iş modellerine rağmen Dubai bugün "dünya markası" olmasına rağmen zorlanıyor.
Bizdekilerin bırak estetiği veya yüksekliği, "zemin mekaniğini" henüz çözebildiği seviyede, Dubai'dekine benzer yüksek fiyat talepleri, yakında Dubai benzeri bir "hayal kırıklığı çukuru" yaratabilir. Zira her aşırı beklenti zirvesi, ardından kendi krizini doğurmuştur.
İster Dubai'de ister İstanbul'da olsun, bu değişmiyor.