Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Kürt ekonomisi

Airbus firması, oturmuş küresel pazar tahmini yapmış; "önümüzdeki 20 yılda Türkiye'deki havayollarının, 28.3 milyar $ değerinde 277 uçağa ihtiyacı olacak."
Bununla da bitmiyor ve Airbus; 2020'ye kadar 2.4 milyar $'lık yatırımını Türkiye'ye yapacak.
Bu, birazdan yazacaklarımın en taze örneği diye burada yer aldı. Görünen, Dubai'nin el değiştirmesinden İsviçre'deki hesapların yeniden adreslenmesine dek pek çok alanda Türkiye, "yakın gelecek ekonomik patlama" kavşağına ilerliyor.
Burada sorun şu: Bu büyümeyi, hangi stratejilerle karşılayacağız?
Biz hazır olmadıktan sonra dünya ekonomisi patlamış, bize ne?
Sırf "baht dönencesi" Türkiye burcuna girdi diye "sevindirik" olmak yetmez.
Daha fazlasına ihtiyaç var.
Mesela demokratik açılım sürecinin ekonomiyi "gelişme iklimine" taşıdığı dönem için bugünden neler yapıyoruz?
Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası'nın düzenlediği Demokratik Açılımın Siyasal ve Olası Ekonomik Etkileri panellerinde tartışma konularından biri de buydu. Fakat "huzur ve güven ortamı zaten ekonomiyi patlatacak" söyleminden öteye geçemedik.
Oysa güven ve huzur, ekonomi ikliminin yalnızca gerek şartlarından biridir. Yeter şart; yerel ekonomi aktörlerinin yakın gelecekte bölgenin kürede yeniden tanımlanacak önemine uygun stratejiler geliştirmesidir.
Mesela Airbus'un 277 yeni uçağından kaçı Diyarbakır sermayesinin kurduğu havayolu şirketlerine hizmet verecek?
Bir uçağın ona ödenen paranın 13 katı değer yarattığı ve sağladığı toplam ekonomik faydanın da 103 kat olduğu düşünülürse, bölgedeki hangi stratejik iş fikri, böyle bir yerel zenginlik doğurabilecektir?
İran, Irak, Suriye... Türkiye'nin giderek gelişmiş ülkeler kategorisine taşındığı dönemde, tanımı değişerek bu gibi komşularımızı da içine alacağı "yeni gelişen pazarlar" için bölge, ne gibi bir stratejik pozisyon taşıyacak?
Tıpkı genel müdürlüğünü Ankara'da İstanbul'a taşımak zorunda kalan eski anlayışın KİT'leri gibi, acaba Halep, Tahran, Bağdat, Dubai, Şam, Kuveyt'teki yerel şirketlerin yönetim merkezlerini Diyarbakır'a taşınması ihtimali neden şimdiden akla gelmez?
Huzur ve güven ortamının, "hiçbir şey yapmasak dahi" işe yarayacağı alanları zaten biliyoruz. Meralar açılacak, yok olan hayvancılık eski (ve asla yeterli olmayan) düzeyine tırmanacak, tarımda bir iki atılım, artık zenginlik yaratmaktan uzak tekstilde yeni tesisler ve turizm...
Nitekim turizmin patlayacağını, Başkan Galip Ensarioğlu da bizimle paylaşmıştı. Fakat burada üzerinde durulması gereken, turizm örneğinden yola çıkarak anlatırsak, "katma değeri yüksek ekonomiler" ve bu eksendeki işlerdir.
Bugün bir turist, güven sorununu da tesis sorununu da çözmüş Antalya'da günde 500 $ bırakıyor. Bu rakam, Paris'te 1500 $, İstanbul'da 700 $. Fakat yine aynı turisti benim memleketim olan Uzungöl'e götürdüğünüzde ancak 80 $ bırakabiliyor. Neden? Zira yerel ekonomik aktörler, turiste "vahşi doğa bekçiliği"nden daha fazla değer yaratamadığı ve sunamadığı için.
Aynı şekilde şayet turizm için "huzur ve güven sağlansın" fikrinden başka bir stratejiniz yoksa günde 80 $'lık gelire razı, "ören yeri bekçisi" olup çıkarsınız.
Umut, bu ve benzeri konuların, bugünden tartışılıyor olmasındadır.
Nitekim panel sonrası görüştüğüm bazı genç Kürt aydınlar, açılımın ekonomik boyutunun daha detaylı irdelenmesi gerektiği üzerinde hemfikirdi.
Pek çok yerel STK ve gençlik platformu, açılımın altının ekonomi ile doldurulması halinde bölgenin eski zenginliğine kavuşacağı gerçeğini fark etmiş bulunuyor.
Neticede "herkesten iste, verenden daha fazlasını iste" mantığı, tıpkı dünyadaki gibi bölgede de iflas etmiştir.
Kendi kabiliyet alanlarında, yerel kaynakları kullanarak bölgenin sunduğu yeni fırsatlara uygun bir "ekonomik dönüşüm", huzur ve güvenin kalıcılığının temelini oluşturabilir.
Galip bey, Diyarbakırlı ozan Ahmed Arif'ten bir mısra ile bitirmişti konuşmasını; "ilktir dost elinin hançersizliği."
Açılım, "hançersizliği" sağlayacaktır. Fakat açılımın ekonomik şartları sağlanmadığında, "dostlar" yine acıkacaktır.
Bu yüzden çağın bölgemize sunduğu yeni zenginlik ikliminde dostlarla beraber değerli sofralar kurmak gerekiyor.
Buna da Kürt ekonomisi diyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA