Akılcı ilaç, üretiminden kullanımına uzanan değer zincirinde, "akla" daha fazla yer verilmesini ifade ediyor.
Araştırıcısı, sanayicisi, bunu yazan doktoru ve kullanıcısı "daha makul olsun" anlamını taşıyor.
Eskiden ilaç deyince fiyatı ve israfı üzerine odaklı tartışmaları kastediyorduk. Bugün, değişen ve gelişen algılar, ilacın molekül safhasından kullanım sonrasına dek uzanan süreçteki tüm paydaşlarının "sorumluluğu" ile değerlendiriliyor.
Trilyon dolarlık dünya ilaç sektörünü "vazgeçilmez" kılan, ilacın "çok özel" bir ürün olması... Zira değer zincirindeki en küçük hata bile "göze alınamayacak riskler" tanımlıyor olabilir.
Bu risklerden biri, kullanımındaki "akılsızlıktan" kaynaklanıyor. Gereksiz ilaç yazan doktor öyküleri, ilaca leblebi muamelesi yapan bilinçsiz kullanıcı, vs...
3 yıl öncesinde okuduğum İlaç İsrafı Raporu'nda yılda milyarlarca liralık ilacı çöpe attığımız yazıyordu.
IMF dahi "harcamaları kısın" diyerek uyarmıştı. Evlerdeki ilacın %60'ı kutusu dahi açılmadan atılıyordu. Eczaneler dahi ilacın %7'sini "kullanım süresi dolduğu için" çöpe gönderiyordu.
Ancak bu tablo, ilaç takip uygulaması sayesinde şükür ki aşıldı. En azından hastanın hangi ilacı, ne kadar sürede tüketeceğini denetleyen sistemlere sahibiz.
Bundan sonraki adım, ilaç yazımı ve tavsiye sürecindeki iyileştirmeyi getirebilir.
İlaç yazarken doktorların cömertliğine, öteden beri kuşkuyla bakmışımdır.
Hele ki bazı hastanelerde, "leblebi, çerez" misali yığınca ilacı elinizde buluveriyorsunuz.
Aslında burada doktor kadar, talepkâr hastanın da rolü büyük. Doktora gidince tedavi süreci kalitesini, "ne kadar çok ilaç aldığıyla" ölçecek bir psikolojide davranıyoruz.
Hal böyle olunca, sağlığımdan ziyade sağlık harcamamla ilgilenen IMF gelir ve "sağlık harcamana dikkat et" diyebilir.
Fakat vur deyince öldürme refleksimizin ilaç harcamasında tasarruf edeceğim diyerek kantarın topuzunu kaçırdığı da bir gerçek.
18 Eylül'de yayınlanan ilaç fiyatlarına dair kararname ile 15 milyar liralık sektörde bir anda 3.5 milyar lira budanıyor.
Sağlık Bakanlığı'ndan ziyade Orta Vadeli Yeni Ekonomik Program'ın "detaya bakmadan" abarttığı bu kesinti, ilaç sektörünü zora sokmanın yanı sıra tedavi kalitesini etkileyebilecek süreci de başlatmış oluyor.
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği Genel Sekreteri Alp Sevindik; "daha önce referans ülkelerin en ucuzunun %89'una fiyatlandırdığımız ilacı şimdi %76'sına satarak hiçbir ilacı geliştiremez ve koruyamayız.
Mevcut %11 ıskontoya ilave olarak %13 ilave ıskonto çok fazla" diyor.
İki yakası açılmaya başlayan bütçenin kamu harcamaları cephesinden "denkleştirme" gayretini anlamak mümkündür.
Fakat bunu yaparken "kantarın topuzunu kaçırmak", tasarrufun çözeceğinden daha derin sorunlara yol açabilir.
Orijinal ile jenerik arasındaki fiyat farkını kaldırma "gayreti" de taşıyan kararname, "daha makul" bir tasarruf için gözden geçirilebilir.
AİFD, 2.8 milyar lira tasarruf sağlayacak % 73 önerisi getirdiklerini söylüyor. Sağlık Bakanlığı'nın 3.5 milyar lira tasarruf talebini "yeni makul" seviyeye çekmesi bekleniyor.
Novartis Ülke Başkanı Güldem Berkman; "15 bin kişiyi istihdam eden firmaların araştırma ve geliştirme olmadan gelişmesi mümkün değil" diyor.
Kararnameyle yapılması öngörülen tasarrufun %70'inin yeni ve orijinal ürünler üzerinden talep edilmesi bir başka boyut.
GlaxoSmithKline Genel Müdürü Yiğit Gürcan; "bu da eski ilaç, molekül ve tedavilere dönüş tehdidini de beraberinde getiriyor" diyor.
İlaca "hastalanınca" ihtiyaç duyarız. Bu "arıza" sürecinde, hasta olarak cebimden çıkan 100 liranın zincire dağılımında ilacın payı, sanıldığı kadar fazla değil. 5 yıldızlı sağlık hizmeti sunmak yerine 5 yıldızlı hastane odası pazarlamak, bir başka yazının konusu.
İlaçta israfa hayır ve tasarrufa evet fakat ölçüyü kaçırınca "ilacın hapı yutma tehlikesi" de var.