İstanbul Sanayi Odası'nın 6'ncı Sanayi Kongresi'ndeyiz. Kürsüde Rifat Hisarcıklıoğlu var. Dediği şu; " tüm sorunlarımızın kaynağı, döviz kuru mu? "
Sorduğu soruya cevabı veriyor; "Elbette değil. Ama bu kafayla gidersek, gemiyi kıyıya bindirmenin tüm kabahatini, esen rüzgara bağlamış oluruz."
Sanayici, içinde bulunduğu durumu, şimdiki zamanın sıkıntılarıyla izah etme kolaylığından vazgeçmiş görünüyor.
Nitekim dün başlayan kongrede Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, "İstihdam üzerindeki külfetleri azaltma " konusunda salona, "SSK işveren payını % 5 azalttık" derken, "Salondan alkış bekliyorum" diyordu.
Sürdürülebilir Rekabet Gücü alanında 6 yıldır çırpınan İSO'nun bu yılki alt konu başlığı "Endüstriyel Teknoloji ve İnovasyon" olarak belirlenmiş. Amaç, artık yeni dünyanın dinamiklerine uyum sağlamak zorunda olan sanayimizi dönüştürmek.
Bunun da yolu, İSO Meclis Başkanı Hüsamettin Kavi'nin dediği gibi "Türkiye'yi doğru tanımak ve gücünü iyi algılamak lazım . " Ve bu gücü şimdi teknoloji, yenilikçi iş fikirlerine yöneltmek gerekiyor.
Nitekim İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük ; "Aksi takdirde yarışın dışına itilip, saha kenarında seyirciye dönüşmek işten bile değil" diyor.
Elimde bir araştırma var. KONDA'nın son 35 yıllık Türkiye Değişimi konulu tespitleri okurken, Sanayi Kongresi'ndeki sancıların sebebini daha net anlıyorum.
Kilosu 1 $ ile 10 $ arasında mal ve hizmet üreten 1970 öncesi ülke, bugün ancak kilosu 10 $ ile 100 $ arasında mal ve hizmet üretebilir hale gelmiş.
Ancak yarışta olduğumuz ülkeler; "Dünyanın 19. büyük ekonomisi neden dünyanın en büyük 100 şirketi arasında yok" sorusunu ısrarla bize dayatıyor.
Kongreden aldığım izlenim, "dönüşümü tetikleyecek" aktörlerin, fikirlerin ve iştahın, "patlama öncesi" kritik seviyeye geldiğini gösteriyor. Parayı fikre dönüştürme anlamında Ar-Ge'de bir yere geldik.
Fikri paraya dönüştürme anlamında inovasyon alanında gayretimiz fena değil.
Şimdi geriye, değer yaratmayan iş süreçlerini silkeleyecek sanayici, değer yaratmayan ilişki süreçlerini silecek kamu, değer yaratmayan iletişim süreçlerinden kurtulacak medya kararlılığı kalıyor.
"Sorunlarımızı torunlarımız çözer" anlayışını terk ediyoruz galiba.