Sanayileşmeyi bir toplum projesi olarak değil de " geç kalma paniğiyle " yaşayan Türkiye, elindeki tarım kartının farkında dahi değil.
Dört mevsimi, yedi iklimi, temiz su kaynakları ve son derece zengin bitki örtüsüne sahip olup, tarımdan umudu kesmek, traji-komik bir duygu.
Temel ürünlerin çoğunda " ithal etmezsek aç kalmak " becerisini nasıl gösterdik, hayret edersiniz.
"Kendine yeten 5 ülkeden biriyiz " söylemini çoktan bıraktık ama " cennet vatan " tekerlemesiyle tarımı çözme aymazlığımız hala sürüyor.
Biliyoruz ki Bilgi Toplumu'nda da insanlar acıkacak. Hele ki zengin-fakir uçurumunun giderek açıldığı yakın gelecekte, yeni kölelerle yeni efendileri, enerji, silah ve besin gibi temel mal sahipliği tayin edecek.
Kölelerin iştahının efendilerinden daha az olduğunu söyleyen klinik bir bulgu yok.
Sorun; iştahı daha az olmayacak kuşaklar için Türkiye, tarım alanında neler yapabilir? Bana göre çok şey.
Fakat şimdiki yapısıyla hiçbir şey.
Zira mevcut yapı, "her iktidardan iste, verenden daha fazla iste" ilkesine oturmuş bir çiftçi anlayışı üzerine kurulmuş.
Çiftçisi böyle de diğerlerimiz farklı mı?
Patates tarlaları üzerine fabrikalar inşa ederek kalkınma işini kökten çözeceğimizi sandık. Fakat karnımızı başkasının doyurmasına rıza gösterdik.
Bizde çiftçinin aylık geliri, asgari ücret düzeyinde. Ancak Avrupa'da bu rakam, 1500 dolar seviyesinde.
Fakat bugünkü tarım işletmelerimizin son 10 bin yıldan bu yana teknoloji kullanımında yaratabildiği fark, "traktör ve gübre" den öteye geçemedi. Sulamayı dahi beceremedik.
Rahmetli Zihni Derin'den bu yana çay bitkimize en küçük bir bilimsel katkı vermedik. Fındık üzerinden hükümetleri dövdük ama bahçemizdeki ağacın bilgi ihtiyacını fark edemedik. Aklımız fikrimiz " nicelik "te olduğundan, GAP'ta üretimi 5'e katlamakla övündük fakat çürüttüğümüzü de 5'e katlayıverdik.
Ziraat fakültelerimizden kamuya memur yetiştirdik, toprağa bilgi, tohuma akıl gerektiğinde bunu başkalarından aldık.
Peki bu kısır döngü nasıl kırılacak?
Tarlaya artık bilgi ekme zamanı geldi;
Vatan " cennet " anladık.
Yine de cennette acıkıyor insan.
Kendi toprağında karın tokluğuna yaşamak, bir yöntem olamaz!..