MİT krizi ile Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK) "Dink Raporu"nun aynı tarihe denk gelmesi hakikaten "tuhaf" oldu.
Siyasetçinin tarz-ı icrasını yeterli bulmayan veya onları belirli kulvarda tutmak gerektiğini düşünen iç unsurların hesapları ile dış odakların farklı stratejilerinin ortak bir paydada buluşması yetmiyormuş gibi bu kez DDK Raporu üzerinden Cumhurbaşkanı ile Başbakanı karşı karşıya getirme planı işletilmek isteniyor.
Gelişmelerin çarpıcı iki yanı şu:
1- DDK Raporu'nda, kamu görevlilerinin özel yargılama usullerine tabi olması eleştiriliyor. Gerçi "milli güvenlikle ilgili görev ifa edenler"açısından istisnalar getiriliyor ama mesele gelip MİT Müsteşarı'na "şüpheli" muamelesi yapılması ile düğümleniyor.
2- Yine DDK Raporu'nun, karartılan bölümlerinde halen milletvekili, vali gibi sıfatları taşıyan isimler de bulunduğu ifade ediliyor.
Her iki veri birlikte değerlendirildiğinde, "Köşk'le Hükümet arasında ne var?" sorusu üretiliyor. Senaryoya gerek yok. DDK'nın, devletin zirvesinde çatışma çıkarma saiki ile hareket ettiği savunulamaz. DDK, hükümete mesaj verme, siyasi münafıklara malzeme üretme aracı da değil. Kamuoyu vicdanına hitap eden olayların, bir başka gözle ele alınmasında yarar olduğu gibi Çankaya'nın isminin dahi gri alanları aydınlattığı geçmişte görülmüştür.