Devlet kodlarının ağır bastığı hassas dosyaların görüşülmesi hayli zor oluyor. Hele o dosyaların bir tarafında Cemil Çiçek gibi siyasi tecrübe duruyorsa...
TBMM Başkanı, son günlerde iki önemli açıklaması ile kamuoyunun önüne çıktı.
İlki, "Yeni Anayasa yapımı" idi.
Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na üye gönderen dört partinin temsilcileri ile ortak basın toplantısı düzenledi. Sözcülüğü üstlendiği için üyelere söz hakkı tanımadı! Medya mensuplarından anayasa sürecine katılımı teşvik etmelerini istedi. Netameli başlıklara değinilmesini ise ustaca önledi.
30 Nisan 2012'ye kadar toplumun tüm kesimlerinden yeni anayasaya ilişkin görüş ve öneriler beklediklerini hatırlattı... Başkan Çiçek, sade vatandaşta, "Nasılsa karar vermişlerdir. Bizi ciddiye almazlar" havası oluşmasın diye titizlendi. Merak uyandıran maddeleri bilhassa teğet geçti. Aslında geniş fikri tabanda uzlaşma adına buna mecburdu.
Meclis Başkanımız, topu sürekli karşı alanda yani medyada tutmaya da çalıştı. Örneğin, "Anayasa çalışması magazin haberleri kadar yer bulmuyor" derken bizleri özeleştiriye zorladı. Lakin aynı anda anayasa uzlaşma komisyonunun henüz kamuoyunun ilgisini çekmeyi başaramadığını da zımnen teyit etti.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 2012 yazında taslak anayasa yazımı başladığında medya yakın markajı ile Çiçek'i de anayasa yapıcılarını da mahcup etmeyecektir!
İkinci hususa gelince... Çiçek, dün yine kameraların karşısında geçti. Bu kez Fransa Ulusal Meclisi'ndeki akıl tutulması karşısında, TBMM'nin dostluğunu sürdürmesinin anlamının kalmadığını anlattı. Tam o sırada milletvekillerinin mali durumunu ilgilendiren önemli bir soruya yanıt verdi ve gazetecilere şöyle seslendi: "Kaleminizden kan damlamasın!" Kabul edelim ki vekillerin özlük hakları bu memlekette hep istismar edildi. Haklı olarak asgari ücretli ile kıyaslamalar da yapıldı. Ama artık toplumca bir karar vermek zorundayız. "Vekilleri şamaroğlanına çevirmeye devam edecek miyiz?"
Bence hayır! Tabii gerekçelerimizi de not düşmek kaydıyla...
Milletin vekilleri, -bazı noktalarda- ironik biçimde hala milleten kopuk görünüyorsa,
Milletin maddi halini iyileştirme çabası, kendi hallerini iyileştirme çabasının gerisinde kalıyorsa,
Milletvekili emekli maaşları en yüksek dereceli devlet memuru yerine Cumhurbaşkanı ödeneğine endekslenip ekstra yükseltiliyorsa,
Bütün bu düzenlemeler, vatandaştan 1 kutu ilaç için bile fedakarlık istenen yasaya sıkıştırılıyorsa orada kamu vicdanı yaralanıyor.
Elbette, TBMM çatısı altındaki üyeler daha iyisini hak ediyor. Ama bunun için açık ve şeffaf olmaları, kendilerini samimi biçimde anlatmaları gerekiyor!