Muharrem İnce'nin, Habertürk'te, Balçiçek İlter'e verdiği mülakatta (25.8.2014) muhteşem bir fotoğraf var. İnce'nin annesi bildiğimiz, muhterem, eli öpülecek, kıt kanaat yaşamış, başı kapalı mümin bir annemiz. Babası sakalını bırakmış, bastonunu eline almış. Başında takkesi var.
İnce'nin kız kardeşi başı örtülü bir kardeşimiz. Mütedeyyin, mutaassıp, Müslüman bir aile İnce'nin "büyük aile"si.
İnce anlatıyor ve kanımız donuyor. Yeğeninin subay olduğunu, babasının, sakalı olduğu için, diploma törenine alınmadığını söylüyor. CHP'ye gitmiş babası. Bu defa sakalına, takkesine bakıp içeri sokmamışlar, "AKP ajanı" demişler.
Aynı İnce, aynı müla- katta, bu durumun CHP içinde nasıl aşılacağına dair bir şey söylemediği gibi gerçeği iki noktada çarpıtıyor. Bir, İlter çok haklı ve yerinde bir biçimde, "Yıllarca CHP bu algıyı devam ettirdi, siz de içindeydiniz" diyor. Cevap: "asla. Haksızlık. Biz bunu yapmadık, askerler yaptı..." Allah Allah, babasını kapıdan içeri almayanlar askerler kadar CHP'liler değil mi?..
Gelelim ikinci çarpıtmaya. Mülakatçı gene "CHP askerin, devletin resmi partisi gibi davranmadı mı" sorusuna bu defa "neden öyle olalım canım? Asker partiyi kapatmış, Genel Başkanı hapse atmış, mallarına el koymuş, Erdoğan'a ne yaptı bu askerler?" diyor.
CHP'nin militarizmin partisi oluşunu belki de ilk yazan ve tartışanlardanım. Bu serüven 1992'de, Ulusalcılığın yükseliş döneminde başlatıldı. O yıllar laikçi, ulusalcı dönemdir. Baykal partiyi o noktaya SHP'yi yuttuktan sonra bilerek ve isteyerek taşıdı. (Dileyenler ayrıntısını 5 Kasım 2012'de Neşe Düzel'e verdiğim mülakatta okuyabilir)
Askerlerin kapattığı parti, 1980'in CHP'sidir. Sadece CHP'yi değil, bütün partileri kapattı asker. Sonradan bu sular aktı köprülerin altından. İnce, kusura bakmasın, muhterem babası garnizona, partiye alınmazken CHP bal gibi o ayrımcılığın, o akıl almaz tutumun savunuculuğunu yapıyordu. Başörtülü kızların üniversitede eğitim hakkından mahrum kalmasını savunuyordu.
Şimdi gelelim ulusalcılık meselesine. İnce, Ulusalcı kanadın adamı değilim diyor. Ulusalcılık deyiminin yanlış olduğunu belirtiyor. CHP'nin altı okundan biri milliyetçilik. Bu onun karşılığıysa "ulusçuluk" demek gerekirmiş.
Yani, bu kadar içinde iken, İnce nerede yaşıyor diye sormak gerek. Türkiye'de 2007'de doruğuna çıkan, Ergenekon davaları başlayınca bir parça üstü küllenen, ondan önce alev alev yanan Ulusalcılık ateşinin CHP'nin milliyetçiliğiyle bir alakası yok. Genelkurmay, birçok aydını, yazarı, gazeteciyi, televizyon programcısını ayaklandırarak, "cepheye sürerek", Cumhuriyet Mitingleri düzenleyerek böyle bir ideoloji olarak yaratmaya çalıştı. Başardı da.
Avrasyacılık, Avrupa'ya hayır demek, AB'ye kapı kapatmak, laikçiliği en uç noktada ve tamamen tersine yorumlamak, Ermeni, Kürt meselesinde malum tutumları takınmaktır Ulusalcılık. Yani Kemalizmin 1920'ler ideolojisinin yeniden yorumuyla sağlanmış özel bir ideolojidir. Tekrar edeyim, öyle Altı Ok milliyetçiliğiyle alakası yoktur. Ulusalcılığın büyük partisi, tam şu anlattığım "bagajla" CHP idi. Küçük partisi de İşçi Partisi. MHP bile o kulvara bu derecede girmemiştir.
İnce, hiç o kanatla işbirliği içinde olmasaydı, tamamen sol, sosyal demokrat bir anlayışla ortaya çıksaydı, şu hikâyenin baş aktörü Baykal için "keşke beni desteklese" demeseydi bir şeyler beklerdik ondan. Şimdi ise Kılıçdaroğlu'ndan daha ilginç şeyler söylüyor, daha diri duruyor, daha politik bir pozisyon alıyorsa da Ulusalcılığın kurbanı olmuş durumda.
Üzgünüz...