Murat Karayılan, Koçgiri(*) isyanından söz etti ve Meclis'in devreye girerek, bu isyanı yasal bir şekilde bastırdığını hatırlattı; bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'ne emsal teşkil etmesini istedi. Şubat 1920'de, Koçgiri'ler, Wilson'un ilkeleri doğrultusunda özerklik talep ediyordu. Koçgiri'nin en büyük aşiretinden İbo'lar, Alişan ve Haydar Beylerin öncülüğünde isyan etti. Sevr Anlaşması'nın Elazığ, Diyarbekir, Bitlis ve Van vilayetlerinde bağımsız Kürdistan kurulmasını öngören maddesi üzerine, Dersimli aşiretlere özerklik verilmesini talep ettiler. Ankara, bölgeye bir "Nasihat Heyeti" gönderdi. Bazı aşiret liderleri milletvekili olmaya ikna edildi. Ferhatuşağı aşireti reisi Diyap Ağa bunlardan biriydi. Aynı günlerde, 72 Kürt ve Zaza milletvekili, üzerlerinde yerel giysiler olduğu halde Meclis'e getirildi, İtilâf devletlerine Ankara Hükümeti'yle beraber olduklarına dair telgraf çektiler. İsyana devam edenler, çeşitli cezalara çarptırıldılarsa da sonunda affedildiler. Fakat 1923 Ağustos'unda 2. Meclis faaliyete geçince, Diyap Ağa ve arkadaşlarına parlamentoda yer verilmedi. Diyap Ağa Diyarbakır'a sürüldü. Onunla birlikte hareket eden Hasan Hayri Bey ise Kürtçülük yaptığı için idam edildi.
Bence, tarihi referanslardan vazgeçip, günümüzün şartlarının icap ettirdiği adımları atalım. Çünkü konjonktür farklı, süreç farklı, yaşadığımız dünya farklı... Bugün hükümet, PKK'lıların silâhlarını bırakarak sınır dışına çıkmasını istiyor. İmralı ve Kandil, "Şu aşamada silâh bırakılamaz, Meclis devreye girmelidir" diyor. Önce bu ihtilâfı halledelim.
(*) Koçgiri isyanıyla ilgili bilgileri, Ayşe Hür'ün Taraf'taki yazısından aldım.