Sevmek... Bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?
Yüzlerce yıl öteden, hâlâ güncelliğini koruyan muhteşem sözler. Şems-i Tebrizi'ye ait.
Allah'ın bile insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken... Biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle, yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!
Kapımıza değil, kalbimize vuran buyursun!
Anladım ki: İnsanlar, susanı korkak, görmezden geleni aptal, affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar. Oysa, biz istediğimiz kadar hayatımızdalar... Göz yumduğumuz kadar dürüstler ve sustuğumuz kadar insanlar..!
Hayata tepeden bakarsan insanların sadece tepesini görürsün. Hayata daima insanlarla aynı mesafeden bak. O zaman onların hem yüzünü, hem kalbini görürsün.
Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.
Esas kirlilik, dışta değil içte, kisvede değil, kalpte olur. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
Ne diye böbürlenip büyükleniyorsun.
Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?
Bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki, ya yaşat ya da öldür; ama asla yaralı bırakma.
Ey İnsan... Kafdağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün.
Unutma, her şeyin bir hesabı var: Üzdüğün kadar üzülürsün.
Hüzün, taze tutar aşk yarasını...
Yaramdan da hoşum, yârimden de...
Sığ suları en hafif rüzgârlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar.
Diyorlar ki Dost acı söyler?
Acıyı söyleyene Dost denilmez ki! Seni sevmeyen acı söyler Dostun, sana söyleyeceği acı dahi olsa, senin canını acıtmayacak şekilde tatlı dille söyler.
İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden...
İnsanoğlunun edepten nasibi yoksa, insan değildir. İnsan ile hayvanı ayıran edeptir...
Sen ol da, ister 'yâr' ol, ister 'yara'; lütfun da başım üstüne, kahrın da.
Gül, her gönlün mürşididir; kimini kokusuyla şad eder; kimini de dikeniyle irşad eder.
Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir.
Allah âşıkları, sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
Kalp midir insana sev diyen, yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi nedir sevmek?
Bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?
(Necla Sanlı'ya ve Ayşe Komili'ye teşekkürler)