1 Ağustos 1999'dan önce, telefon dinlemelerinde, postalara el koymaya ilişkin hükümler uygulanıyordu. 1999'da, "Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu" çıktı ve söz konusu örgütlerle bağlantısı bulunanların teknik takibe alınabileceği, telefonlarının dinlenebileceği hükmü benimsendi. 4 Aralık 2004'te Ceza Muhakemesi Kanunu kabul edildi. Bu kanunun, 135'inci maddesinde, çıkar amaçlı suç örgütleri haricinde kalan (Kaçakçılık, ihaleye fesat, rüşvet, cinsel istismar, işkence, kasten öldürme, insan ticareti, parada sahtecilik, casusluk vs gibi) katalog suçlarla ilişkili kişilerin de teknik takibe alınabileceği belirtildi.
Temmuz 2005'te Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) kuruldu. O güne kadar, farklı birimlerin ayrı ayrı yaptığı dinlemeler ve takipler, tek merkezde toplandı. Hem Jandarma, hem MİT, hem de Emniyet, TİB çatısı altında artık dinlemeleri kayda alıyor ve muhafaza ediyor.
Gecikmesinde sakınca olan hallerde ve sadece 24 saat için, (dinleme talep eden kuruma göre) Emniyet Genel Müdürü'nün veya Jandarma Genel Komutanı'nın ya da MİT Müsteşarı'nın yazılı emriyle, TİB, dinlemeyi başlatabiliyor. Ama 24 saat içinde mahkeme kararı gelmezse, kayıt altına alınan bütün sesler anında siliniyor ve zaten de delil olarak kabul edilmiyor.
TİB, kaçakları önlemek üzerine kurulmuş bir sistem fakat, zaman zaman konulan sınırları aşan uygulamalara rastlıyoruz. Ergenekon'dan elde edilen kayıtların büyük çoğunluğu ise, hâkim kararına dayanıyor.