Anlaşılıyor ki, başörtüsü konusunda hâlâ mutabakat sağlanamadı. CarrefourSA, Fransız ortaklığı olduğu için, bu durum Fransızların bağnazlığını gösterir deyip geçiştirebilir miyiz?
Yeni Şafak, olayı teferruatıyla anlatmış. Kızılay'ın Carrefour- SA ile birlikte yürüttüğü yardım kampanyasında görev yapan Elif Demirci'ye "Ya başörtünü çıkart, ya buradan git" denilmiş. Onun, Kızılay bağış standında çalışması engellenmiş. Bunu yapan, CarrefourSA Ataşehir Mağaza Müdürü Oktay Doğantepe. Ama gene Yeni Şafak'tan öğrendiğimize göre, benzer uygulamalara CarrefourSA'nın farklı şehirlerdeki şubelerinde de rastlanmış. Meselâ, Bursa'da fotoğraf ve ebru sanatçısı Rabia Özışık, başörtüsü taktığı için Ramazan programından çıkarılmış. Acıbadem'deki şubenin pastane kısmını işleten Recep Çelik ise, "Eşim başörtülü olduğu için birlikte çalışamayacağımızı söylediler. Bu yüzden işyerini devrettim" diyor.
Yukarıda naklettiğimizle taban tabana zıt bir başka ayırımcılık: Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, "Cemevi ibadethane değildir" kararı aldı. Daire, cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirtiyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, tüzüğünde "Cemevleri ibadet yeridir" ibaresi bulunan Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkında kapatma davası açmıştı. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi ise, "Cemevleri yüzyıllardır Alevilerin ibadet yeri olarak bilinmiş ve kabul görmüştür" diyerek, tüzükteki "Cemevleri ibadethanedir" cümlesinin anayasanın 2. maddesine aykırılık taşımadığı hükmünü vermişti. Ama Yargıtay 7. Hukuk Dairesi yerel mahkemenin bu kararını oy çokluğuyla bozdu.
Başörtülü kişiyi ötekileştiren zihniyetle "Cemevi ibadethane değildir" diyeni aynı kefeye koymak lâzım. Kendi doğrularını başkalarına dayatan, kendi inancını bir başkasının inancından üstün tutan görüş sahiplerinden ne zaman kurtulacağız?