Türkiye'nin Suriye dış politikası konusunda farklı değerlendirmeler var. Kimine göre, Erdoğan ve Davutoğlu çok başarılı: "Türkiye uluslararası camiada dikkate alınan bir aktör haline geldi; bölgemizdeki değişimlere damgamızı vuruyoruz."
Ben hâlâ temkinliyim. "Hele işin bir sonunu görelim" diyorum. Birtakım heveslerin duyumlarını da alıyoruz: "Irak parçalanıyor, Suriye de parçalanacak, Türkiye merkezli yeni bir federasyon kurulabilir."
Suriye'ye çeşitli fırsatlar sunuldu. Arap Birliği planı, Suriye'nin dostları grubunun planı, Annan planı, Cenevre sürecinde ortaya çıkan geçiş hükümetinin kurulması teklifi... Ama Rusya ve Çin'in tavrı, bütün bu yolları tıkadı. Şimdi, Lazkiye'de Esad'ın başkanlığını sürdüreceği bir Nusayri devletinden söz ediliyor. Tabii biz, "Suriye bölünmesin" diyoruz. Bölündüğü takdirde B planımız, böyle bir federasyon mu? Dış politika konusunda öngörüde bulunacak derin bir birikimim yok fakat Irak'ın Kuzey kısmını ve Suriye'nin Kürt bölgesini de içine alacak bir Türkiye federasyonunun başımıza dert açmasından çekinirim. Çünkü bana göre, amaç, toprakların genişletilmesi değil, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan herkesin mutlu olmasıdır. Refahının yükseltilmesidir. Bizim Kürtlerimizi hâlâ "eşit vatandaş" haline getiremedik ama -eğer doğruysa-, Suriye ve Irak Kürtlerini de içimize almayı düşünüyoruz. Üstelik Suriye Kürtleri arasında PKK'nın bir kolu olan PYD çok etkili. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olacağımız endişesini taşımaktayım.