CHP'de huzursuzluk bir türlü dinmiyor.
Ergenekon sanıklarından özellikle Mehmet Haberal'ın aday gösterilmesi, sağ partilerde görev yapmış bazı şahsiyetlerin CHP'den milletvekili seçilmesi, Demirel'in Ecevit'i anma gününde baş konuşmacı olarak davet edilmesi, peyderpey yaşanan sorunlar.
Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün'ün sözleri, işin tuzu biberi oldu. Hüseyin Aygün, "Atatürk'ün Dersim harekâtından haberdar olmaması mümkün değil; Dersim olaylarıyla yüzleşmemiz lâzım" açıklamasını yapmıştı. Genel Merkez'in bu sözlere karşı bir tavır koymaması, "Ulusalcı" diye bilinen bir grup milletvekilini rahatsız etti. 12 CHP'li milletvekili, Haluk Koç'un okuduğu 3 sayfalık bildiriyi imzaladı ve Genel Merkez'in sessizliğini, tepkisizliğini eleştirdi.
Benzer bir olay, gene Dersim konusunda Deniz Baykal'ın Genel Başkanlığı sırasında yaşanmıştı.
Onur Öymen, Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında "Analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım" denilmediğini hatırlatınca, Tuncelililerin büyük tepkisini çekmişti.
Kılıçdaroğlu, annesinin cenaze töreni için gittiği Tunceli'de, Öymen'i eleştirmiş, "PKK terörü ile Dersim isyanı arasında paralellik kurulmasını" kınamıştı. Ama Deniz Baykal, Kılıçdaroğlu'na değil, Onur Öymen'e sahip çıktı. Bu defa, Kemal Kılıçdaroğlu, Hüseyin Aygün'ün arkasında duruyor.
Bildiri yayınlayan 12 milletvekiline ise, disiplin yolu açıldı.
Kılıçdaroğlu'nun işi çok zor. CHP'de öyle bağnaz bir zihniyet mevcut ki, bunu aşamıyorsunuz; tabuları yıkamıyorsunuz.
Dersim katliamının Atatürk'ün bilgisi haricinde gelişmesine imkân var mı? Yüzleşirsiniz olaylarla, zamanın konjonktürünü anlatırsınız.
Osmanlı'nın 19. asırdan başlayarak Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı sonrası da dahil, dış devletlerin de katkısıyla muazzam topraklar kaybettiğini, cumhuriyeti kuranların da, sürekli parçalanma, bölünme korkusu yaşadığını söylersiniz.
Özür dilersiniz bu katliama maruz kalan Dersimlilerden. Helâlleşirsiniz.
Ama Türkiye'de hep gerçeklerin üzeri örtülsün isteniyor. Oysa yüzleşeceksin, sonra kardeşçe yola devam edeceksin.