Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam kampında konuşurken, BDP'nin verdiği başörtüsü önergesine temas etti ve aynen şöyle konuştu: "Benim başörtülü kardeşlerimi neden istismar ediyorsun.
Dini Zerdüştlük olan bir anlayışın böyle bir derdi olabilir mi?" Yıllardır, "niyet okuyanlardan" bizar olduk.
Her taşın altında, ya da her cümlenin ardında laiklik karşıtı bir düşüncenin varlığına inananlara, gerçeğin öyle olmadığını anlatmaktan yorulduk.
Hatta, Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, Arif Nihat Asya'dan sık sık bir dörtlük okurdu: "Sessizce düşünsek duyacaklar bir gün / Olmazları olmuş sayacaklar bir gün / Onlar bu vehimle ellerinden gelse / Rüyalara sansür koyacaklar bir gün..." Tayyip Erdoğan'ın Kızılcahamam'daki konuşması, bana o günleri hatırlattı. BDP'lilerin başörtüsü gibi bir derdi olmadığını ve bu teklifi sırf başörtülü kardeşleri istismar etmek için yaptıklarını söyledi. Kısacası niyet okudu. "Dini Zerdüştlük olan bir anlayış" demesi de hiç hoş kaçmadı.
Gerçi, Öcalan'ın İslâmiyet'e karşı Zerdüştlük'ten bahseden yazıları var. Ama son seçimde, BDP dindarlara ve Kürt milliyetçisi olmayan sosyalistlere de açıldı. Dini hassasiyetlere özen gösterilmediği için, evvelce dindar/ muhafazakâr kesimde taban bulamayan bu hareket, artık dine karşı saygılı bir dil kullanıyor. Zerdüştlük unutuldu gitti. Yavaş yavaş dindar kitleler de Kürt hareketinin içine entegre oluyor. Başörtüsü hamlesini ben bu çerçevede görüyorum.
Ayrıca, Erdoğan'ın inanca dayalı referanslarla ayrımcılık yapması, laiklik anlayışına da ters düşer. Çünkü insan ateist olabilir, Zerdüştlük'ü benimseyebilir, sadece Tanrı'ya inanır; dinleri kabul etmez vs... Bunun ön plana çıkarılıp, altının çizilmesi, günümüz dünyasında onaylanmıyor.
Aksine şiddetle eleştiriliyor.