Pazar günü İran'dan gelen bir açıklama Türkiye'yi dalgalandırdı. Murat Karayılan'ın yakalandığı söylentisi, haber kanallarında ilk sırayı aldı. Birçok uzman konuştu. İddia, yanlış çıkmamış olsaydı dahi, Türkiye açısından bunun sevindirici bir gelişme olmadığı belirtildi.
PKK daima, ülkemizle ihtilâfı olan ülkelerin elinde bir koz gibi kullanılmıştır. Öcalan'ın yıllarca, Suriye'de konakladığını biliyoruz. İran, taa Şah döneminden beri, PKK silâhını zaman zaman bize doğrultur.
Suriye'deki özgürlük mücadelesiyle birlikte, "komşularla sıfır sorun" dönemi geride kaldı. Halkını katleden Beşar Esad'a göz yummamız mümkün değil. İran da, Suriye tarafını tutuyor. O zaman, tutuklansaydı dahi, Karayılan'dan, Türkiye'ye karşı bir tehdit unsuru gibi istifade edilmesi ihtimali mevcuttu. Zaten, Karayılan'ın Fırat Haber Ajansı'na yaptığı açıklama da, bu yolun önünü açıyordu. Karayılan, İran'a, "Kandil'e saldırıları durdurun; biz de PJAK'ı sahadan çekelim" demedi mi?
Türkiye, fevkalade hareketli bir coğrafyada yer alıyor. Bu yüzden, dengeler her an değişebiliyor.
Komşularımızın demokratik bir yönetime kavuşması, nihai olarak, ülkemizin lehinedir. Bu geçiş dönemini, maalesef sorunlarla birlikte yaşıyoruz. Bölge ülkelerini iyi tanıyanlar, demokrasinin tesisinin kolay olmayacağını söylüyorlar.
Bence, kimilerinin iddia ettiğinin aksine, "komşularla sıfır sorun" politikası hatalı bir tercih değildi. Ne yapsaydı yani AK Parti hükümeti? Beşar Esad ile kavgaya mı tutuşsaydı? Ya da İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'la kanlı bıçaklı mı olsaydı? Dış ilişkilerde her zaman menfaatler ön plandadır. Komşu ülkelerin rejimini değiştirecek olan biz değiliz. Ama halkın bu istikamette yoğun gayretleri ortaya çıkınca ve yönetim katliam yaparak, açık hak ihlâllerine giriştikçe, hâlâ sıfır sorun pozisyonunda kalmak da elbette mümkün değildi.