Bir tarafta Ergenekon ve Balyoz gibi çok önemli davalar var. Bir tarafta da, bazı yanlışları ve hatalı beyanları abartarak, bu davaları itibarsızlaştırmaya çalışanlar mevcut. Şimdi deniliyor ki, "Acaba İnan Kıraç da Ergenekon'la mı irtibatlandırılacak, bunun altyapısı mı hazırlanıyor?" Kıraç'ı kastederek söylemiyorum ama İtalya'daki Gladyo örneğine bakarsak, Ergenekon denilen bu heyula yapıyla, işadamı, medya mensubu, yargıç, savcı, üst düzey bürokrat ve çok sayıda asker irtibatlı olabilir.
P2 Mason Locası skandalını hatırlayalım... İtalya'da, P2 Mason Locası'nın, Gladyo'nun beyni olduğu ortaya çıktı. Bu skandala, İsrail lobisinin en önde gelen isimleri, Rotschild ve Rockefeller gibi işadamlarının adı da karıştı. Loca'nın kurucusu ve başkanı Licio Gelli, İtalyan askeri gizli istihbarat örgütüyle münasebetteydi. Villası ve tekstil fabrikası basıldı, 962 kişilik P2 üye listesi ele geçti. Loca'da, polis müdürleri, hâkimler, savcılar, avukatlar, Adli Tıp görevlileri, gazeteciler, Corriera Della Sera'nın şefi ve redaktörler, pop yıldızları, sanayiciler, bankerler, 50'yi aşkın general ve amiral, çeşitli partilerden parlamenterler, İtalyan gizli güvenlik örgütü SİSMİ'nin bazı mensupları vardı. Gelli, mahkemede, emrinde 142 milletvekili ve senatörün olduğunu söyledi. İtalya'nın Agnelli'den sonra en büyük sanayicisi Yahudi asıllı Carlo de Benedetti de P2 davasında yargılandı ve suçlu bulundu. P2 Mason Locası'nın 1978'de Aldo Moro'nun kaçırılıp öldürülmesi ve 1980'de 85 kişinin ölümüne yol açan Bologna istasyonu bombalanması, İsveç Başbakanı Olof Palme suikastı gibi terör olaylarına karıştığı ileri sürüldü.
Tabii ki, İtalya'da da, Gladyo ve P2 Locası tartışmalara yol açtı. İnananlar oldu, eleştirenler de. Mason Locası, Özel Harp Dairesi ve gizli servislerle irtibatlıydı. Aşağı doğru inen bir hiyerarşi mevcuttu: Yüksek yargı, profesörler, medya, işadamları, sanayiciler, diplomatlar, aydınlar, politikacılar, din adamları, subay, astsubay, polis şefleri, ajanlar, ajan provokatörler ve son kademede tetikçiler. (Halid Özkul- Gizli Ordu/ CIA)
Ergenekon'da da buna benzer bir yapılanma var. Öyle ki, bir polis şefi, bir tetikçi ya da bir ajan provokatör ile Özel Harp Dairesi'ndeki amir konumundakiler birbirini tanımayabilir. Hatta birbirinden nefret dahi edebilir. Ama belirli bir hiyerarşi dairesinde çalışıldığı ortada. Kimin suçlu, kimin suçsuz olduğu ancak yargılama sonunda ortaya çıkabilir. Ama bizimkiler sabretmek yerine, her dalgayı "sivil diktanın" bir işareti olarak görmekte ısrarlı. Zaten, böyle bir bilgi kirliliğiyle, onlar da, -istemeden- Ergenekon'un amacına hizmet etmiş oluyorlar.