ÖSYM tartışmaları arasında, Kemal Kılıçdaroğlu, sanki arkadan önemli bir şey gelecekmiş gibi, gene hiç araştırmadan bir iddia seslendirdi. Savcıya çağrıda bulundu: "Bir bakan, ÖSYM Başkanı'ndan, yeğeninin iyi bir yere yerleştirilmesini talep etmiş. İsmini sen açıklamazsan ben açıklarım."
Sonra ortaya çıktı ki, 3. bir şahıs, Hayati Yazıcı'nın kimliğiyle sahte bir mail göndererek torpil istemiş. ÖSYM Başkanı Ali Demir, bu maili YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'a götürüp ne yapacağını sormuş.
Ciddiye alınacak bir tarafı bulunmadığı için, Özcan da "Üzerinde durma" demiş.
Böyle uydurma bir olayı, seçim gündemine taşıyor Kılıçdaroğlu; sonra da fos çıkıyor. Bu yüzden iddialarında inandırıcılığını kaybediyor.
CHP Basın danışmanı Baki Özilhan, Kılıçdaroğlu'nun bir gezisine beni davet etmek için aradığında düşüncemi ona da aktardım. Ama Özilhan, iyi bir şey yapıldığı kanaatinde. "Bakana iletildiyse olay, neden sahtekârlığın üzerine gitmemiş. İletilmediyse, demek Bakan'ı ciddiye almıyorlar" dedi.
40 yıllık gazeteci dostumuzla münakaşa edecek değildim ya! Üstelik nezaket göstermiş, Kılıçdaroğlu'nun bir gezisine beni de davet etmiş. Bu yüzden, kararı okurlarıma bırakıyorum. Kılıçdaroğlu, Hayati Yazıcı çıkışıyla doğru bir iş mi yaptı? Yoksa gene sonu gelmeyen ve doğrulanmayan iddialarından biri ortaya atarak, inandırıcılığına yeni bir darbe mi vurdu?