Önder Sav'ın liste dışı kalması beni hiç şaşırtmadı. Sav olmasaydı, Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkanlık koltuğuna oturamayacaktı. Siz belki "Bu ne vefasızlık!" diye düşünebilirsiniz. Ama siyaset, işte böyle vefasızlıklarla doludur. Önder Sav'ın, Genel Sekreterlik makamını bütün yetkileriyle koruyabilmek için, Deniz Baykal'ı bertaraf ettiğini hatırlıyoruz. Oysa, onu, o göreve getiren Baykal'dı. Sav, CHP'li delegelerin Kemal Kılıçdaroğlu'nu seçmesini sağladı. "King Maker" (Kralı tayin eden kişi) rolünü de gözler önüne sermekten çekinmedi. "Eski kralın üzerini çizdim, yeni kralı ben yarattım" havasındaydı. O tarihlerde, "Süleyman Demirel'i Adalet Partisi Genel Başkanı seçtiren Mehmet Turgut ve ekibinin, sonradan Demirel tarafından tasfiye edildiğini hatırlatarak, Kılıçdaroğlu, kendisini güçlü gördüğü bir dönemde, vesayet halinin sürmesini istemeyecek, büyük ihtimalle Sav'ın üstünü çizecektir" diye yazmıştım. (22 Mayıs ve 10 Haziran 2010-Sabah)
Kılıçdaroğlu, ilk adımı, Yargıtay Başsavcısı'nın sunduğu fırsatı değerlendirerek atmıştı. Genel Sekreterliğin yetkilerini budadı; Sav'ı MYK dışında bıraktı ve Parti Meclisi'ndeki etkisini ortadan kaldırdı. İkinci adımı da, onu, milletvekili adayı yapmayarak atmış oldu.
Dedik ya, siyasette vefasızlık olağan bir durum. Üstelik, Sav'ın da bir vefa timsali olduğu söylenemez.