Sömürge ülkelerinde İslâm, antiemperyalist bir savaşın silâhı haline dönüşüyor; radikalleşiyor. Oysa Türkiye'de, aşırılaşan unsurlar, daima azınlıkta kaldı. İslâmi değerler, ya Demokrat Parti veya Adalet Partisi gibi büyük partilerin bünyesinde temsil edildi; ya da AK Parti gibi bir siyasi oluşum iktidara gelirken, kendisi değişti; tabanını da dönüştürdü. Laiklik, ülkemizde, geniş kitleler tarafından içselleştirildi. Zaten Türkiye'de Batılılaşma çabaları Tanzimat'la başladı; şeriat mahkemelerinin yanı sıra Nizamiye mahkemeleri, medreselerin yanı sıra, laiklik okullar kuruldu. Ticaret Kanunu, Ceza Kanunu Osmanlı döneminde Batı'dan alındı. Hatta Aile Hukuku'nda bile, 1918'de, laiklik istikametinde adımlar atıldı. Cumhuriyete intikal ettiğimizde, bu düşüncelerin zemini hazırdı.
Türkiye'nin, İran, Cezayir ya da Fas gibi olmasının önündeki en büyük engel, geçirilen bu süreç ve halkımızın İslâmiyet'i anlayış biçimi.