Adalet Bakanlığı, hâkim ve savcı sayısının neden arttırılmadığı konusuna açıklık getirdi. Zaten, 2006'da "AK Parti yargıyı ele geçiriyor" tartışmalarının alevlendiğini hepimiz hatırlıyoruz. Bakın nasıl bir süreç işlemiş:
1934'ten beri, hâkim adaylığı sınavları Adalet Bakanlığı tarafından yapılıyor. Sınavın bir unsuru da mülâkat.
2006'ya kadar Danıştay, hâkim ve savcı adayıyla yapılan mülâkatın mevzuata uygun olduğuna karar veriyordu.
17 Ekim 2006'da, YARSAV sınavın iptali için Danıştay'a dava açtı. Danıştay yürütmeyi durdurdu. Bakanlık itiraz etti. İdari Dava Daireleri Kurulu, "Sınavın bakanlıkça yapılması kanuna uygundur. Ancak kanun anayasaya aykırıdır" dedi. Anayasa Mahkemesi, kanunun anayasaya aykırı olmadığına karar verdi. Bunun üzerine Danıştay, Anayasa Mahkemesi'nin kararını uyguladı ve yürütmenin durdurulmasını reddetti. YARSAV, bu karara karşı, İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'na itiraz etti. Kurul, bu defa da, "Kanun anayasaya uygun olsa dahi, mülâkat sübjektif" gerekçesiyle yürütmeyi durdurdu. Bakanlık, bu karar doğrultusunda mevzuatta bazı değişiklikler yaptı.
YARSAV, ÖSYM'nin, hâkim ve savcı adaylığı yazılı sınavının değerlendirme yöntemine karşı, Danıştay'da dava açtı; sınavın iptalini istedi. Danıştay, yürütmeyi durdurdu. Bakanlık, yazılı sınav değerlendirme yöntemini değiştirerek Danıştay kararına uydu.
Başarısız olan bir adayın açtığı davada, Danıştay, mülâkatta kamera kullanılması gerektiğine karar verdi. Bakanlık, bu karara karşı Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'na başvurdu; yürütmeyi durdurma istedi. 2 yıldır bu istem Kurulca görüşülmedi. (Buna mukabil, Danıştay, Sağlık Bakanlığı'na karşı açılan davada, "tam gün" yasasının yürürlüğünün durdurulmasına 24 saat içinde karar verdi.)
2010 Nisan ayında, 300 kişilik hâkim ve savcı adayı alım sınavını kaybeden bir kişinin açtığı dava üzerine, idari yargı, göreve başlamış olan 300 hâkim ve savcının tamamı hakkında karar vererek, mülâkatın görüntülü kayıt altına alınmaması sebebiyle, yürütmeyi durdurdu.
Görülüyor ki, Danıştay, yeni hâkim ve savcı alınmasını engelleyen bir tavır içine girmiş. "Bu tahliyelerde Danıştay'ın önemli bir sorumluluğu var" dersek haksız mıyız?
