Demokratik Toplum Kongresi'nin düzenlediği "Demokratik Özerklik Çalıştayı"nda bir taslak önerildi. "Siyasi yönetim, tabandan başlayarak, köy komünleri, kasaba, ilçe, mahalle meclisleri, kent meclisleri biçiminde örgütlenerek, üst toplum kongresinde temsil edilir. Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek, ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan, kendisini temsil eden özgün, bayrak ve sembollere sahiptir... Öz savunma, iç ve dış güvenlik ihtiyaçlarına göre, demokratik organların altında oluşturulabilir. Şehir, kasaba, mahalle ve köyde yaşayan tüm halklar faşist, gerici ve soykırımcı saldırılara karşı bilinçli ve duyarlı olur; öz savunma, esasında, bu yönelimler karşısında toplumsal direnişi ifade eder... Kürtçe'nin kamusal alanda kullanımı önündeki engeller kaldırılarak, ana okuldan üniversiteye kadar eğitim dili haline getirilmesi sağlanmalıdır. Demokratik Özerk Kürdistan'da resmi dil Türkçe ve Kürtçe olmalıdır. Hizmet dili Kürtçe olmalı, yerleşim yerlerinin orijinal isimleri iade edilmelidir..."
Meseleye soğukkanlı bakabilmek için, birkaç gün konu üzerinde yazı yazmadım. Demokratik Toplum Kongresi'nin önerilerini, Türkiye'yi bölünmeye doğru götüren adımlar olarak değerlendiriyorum. Ama bu önerileri yapmaya hakları bulunduğunu da düşünüyorum. Neticede, özerklikten de öte, eyalet sistemini teklif edebilir, her eyalette ayrı bir parlamento, ayrı bir hükûmet ve başbakan olsun da diyebilirler. Fakat bunun için bir anayasa değişikliği gerekmektedir. Ne parlamentonun, ne de milletimizin çoğunluğu böyle bir düzenlemeyi kabul eder. Her ne kadar Barış ve Demokrasi Partisi üyeleri "birlikte yaşama iradesinin" altını çizse dahi, etnik bir problemin yaşandığı ülkemizde, farklılıkları geliştiren ve derinleştiren uygulamalar, sonuçta faturası ağır olan parçalanmalara yol açar. Belçika'da Valon ve Flamanların ayrışması iki dil üzerinden gerçekleşmiştir.
Özetlemek gerekirse, Barış ve Demokrasi Partisi ile Demokratik Toplum Kongresi'nin bu görüşleri seslendirmesine "evet", ama bunların gerçekleşmesine "hayır" diyorum.