Ömer Faruk Eminağaoğlu, HSYK seçimlerindeki baskı iddiaları üzerine Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdu. İyi de yaptı. Ben şahsen, YARSAV listesine karşı, aday olan bürokratların başka hâkim ve savcılarla dayanışma ve güç birliğine içine girdiğini düşünüyorum. Zira listeye karşı, tek başına mücadele imkânı olamaz. Eğer Anayasa Mahkemesi, tek seçmenin, bir adaya oy vermesini engellemeseydi, herkes kendi adına çalışabilirdi.
Ama YARSAV bir liste çıkarmışken, üstelik Yüksek Yargı'nın bazı mensupları liste lehine hatırları geçen kişilerle temas kurmuşken, tek bir şahıs, "Ben de adayım" diye ortaya çıksa, sonuç alabilir miydi? Siyasi partilerin katıldığı bir seçimde, bağımsız kişilerin ne kadar şansı olursa, liste karşısında, tek bir adayın ancak o kadar şansı bulunabilir. Ama konunun Yüksek Seçim Kurulu'na sunulması, eğer herkes bu karara saygı gösterecekse, lehte bir gelişme. Baskı olduysa ortaya çıksın; şikâyetler yapılsın. Tıpkı seçimlerdeki gibi. Beni en fazla üzen, afaki sözler ve mesnetsiz iddialar. Efendim bazı hâkim ve savcılara yemek ikram edilmiş. "Seçmene kömür dağıtıldı, altın verildi. Bu yüzden AK Parti kazandı" demek kadar saçma sapan bir iddia. Bir yemeğe, hâkim ve savcı oyunu mu satacak? Üstelik unutmayalım, gizli oy kullanılması söz konusu.
Şimdiden ilan ediyorum: Düşüncem ne olursa olsun Yüksek Seçim Kurulu'nun kararına saygı göstereceğim. Kurul, "Seçim yenilensin; baskı ve hile yapılmıştır" derse, destekleyeceğim. Ama aksine bir sonuç çıkarsa, artık bu "Bakanlık listesi" iddiaları da, son bulsun.