AK Partili bakanlar Cemil Çiçek ve Sadullah Ergin ile BDP temsilcileri bir hafta gecikmeyle de olsa, bir araya geldiler. Hakkâri'deki mayının bir provokasyon olduğu ortaya çıktı.
Bu konuda Öcalan'ın avukatına söyledikleri çeşitli ihtimalleri gündeme getiriyor: "Bu olayı, PKK'nın içinde de, devletin içinde de birileri gerçekleştirmiş olabilir. Ben iki tarafa da şüpheci yaklaşıyorum. Bu patlama, PKK içine sızmış bir ekibin işi olabilir; kendince durumdan vazife çıkarmış, başıboş bir grup da yapabilir. Genelkurmay ve hükûmetten habersiz olarak Jitemvarikontra bir gücün işi de olabilir."
Aynı konuşmadan, terör örgütü liderinin, İmralı'da bazı önemli görüşmeler yaptığını öğreniyoruz: "Bu son patlamayla, buradaki görüşmeler dinamitlendi, bombalandı. Oysa oldukça verimli geçiyordu, umutluydum. Türkiye'de ne zaman bu konularda olumlu gelişmeler olsa, böylesi provokatif eylemle gelişmeler sabote ediliyor. Asıl hedefleri, BDP ile yapılacak görüşme değildi. (İmralı'da) yapılan ve yapılacak olan görüşmelerdir. Bu görüşmelerde ulaşacağımız sonuçlardır."
Öcalan'ın muhatap alınması karşısında, en kestirme yol, hükûmeti telin etmek, "vatanı bölüyorlar" diye haykırmak. Bu davranış, geniş bir tabanda prim de getirir. Ama ülkeye menfaat sağlamaz.
Eski MİT Müsteşar yardımcısı Cevat Öneş, NTV'ye bazı açıklamalarda bulundu. Sağduyunun eseri sözler sarf etti: "12 Eylül referandum sonuçları, toplumsal taleplerin barış sürecine ivme kazandıracağı bir süreci başlatmıştır. Barışın gerçekleştirilmesi için, siyasi aktörlere yeni bir güç vermiştir. PKK'nın içinde, PKK'dan bağımsız grupların olduğunu ve bu güçlerin barışı durdurmak istediğini biliyoruz. Acaba, saldırıda devlet içindeki çeteleşmeler mi, çürümüş organizmalar mı rol aldı? Bu yapılar, demokratikleşmeyi engellemek istiyordur; siyasi iradenin bunları ortaya çıkarmak için kararlı ve akıllı davranması gerekmektedir. Silâhlı güçleri dağdan indirmenin şartlarını yaratmak için, tüm aktörlerle, Öcalan, Kandil veya Avrupa kanadıyla görüşmeler yapılabilir; devlet, bilinen usullerle yapabilir. Bu görüşmeler barışı gerçekleştirmek için yapılır."
Netice itibariyle, Öcalan ile Cevat Öneş'in tavırları ve değerlendirmeleri birbirine uyuyor. İki önemli sonuca varıyorlar: 1) Barış sürecini PKK içinde bir grup ya da devlet içinde çeteleşen bir yapı baltalamak istemiş olabilir. 2) Bu süreç kesilmemeli. Silâhları susturmak için her türlü diyalog kapısı açık kalmalı.
Erdoğan ve Kılıçdaroğlu, bu hassas konuyu siyasi rekabetin malzemesi yapmazlarsa, Türkiye'nin yararına gelişmeler ortaya çıkabilir. Böyle bir tavır CHP'ye de prestij kazandırır.