Numan Kurtulmuş, "Saadet Partisi'ndeki gelişmeler bir son değil, başlangıçtır" derken, bence yeni bir parti kuracağının da işaretini vermiş oldu. Erbakan ve "ağabeyler" yanlış yaptı. Kimseyi, Numan Kurtulmuş'un, Milli Görüş çizgisinden saptığına ya da kalıbını dolduramadığına, inandıramazlar. Meselenin, Genel İdare Kurulu'na (GİK), aileden 4 kişiyle, Erbakan'ın yakın mesai arkadaşları Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan, Yasin Hatipoğlu, Ahmet Tekdal, Fehim Adak, Temel Karamollaoğlu gibi isimlerin sokulmak istenmesiyle doğduğu biliniyor. Kurtulmuş, "Aileden bir kişi ve ağabeylerden de sadece Recai Kutan GİK'e girsin" dedi ama ikna edemedi.
Dışarıdan gazel okumak bana düşmez fakat siyasette tecrübeli olan bu insanlar, nasıl böyle üst üste aynı hatayı tekrarlıyorlar? Erbakan köşesinde oturup, Numan Kurtulmuş'un başarılarıyla övünse olmaz mıydı?
***
Maalesef Türkiye'de, sadece Saadet Partisi değil, diğer partilerde de, demokrasi yok. Erbakan,
"Numan Kurtulmuş'u ben tayin ettim; ben azlederim" diye düşünüyor olmalı. Parti genel başkanları ise, milletvekillerini merkezden atıyorlar. Böylece, milletvekillerinin de, liderlerinin karşısında pek sesi çıkamıyor. Keşke diyorum Tayyip Erdoğan, Siyasi Partiler Kanunu'nda reform mahiyetinde değişiklikler gerçekleştirse: Milletvekilleri dar bölge çoğunluk sistemiyle seçilse, milletvekili sıralamasını partiye kayıtlı ya da kayıtlı olmayan üyeler yapsa, genel başkanı seçen kongre delegelerini de, gene ilçe ve il kongreleri değil, kayıtlı üyeler belirlese. Bunu yapabilecek tek insan Tayyip Erdoğan. Çünkü 3'üncü seçimden sonra, genel başkanlıktan ayrılacağını söylüyor; kalsa dahi rakibi yok. O, partisini, sürekli iktidara taşıyan bir genel başkan.
Bence
"Başkanlık" sistemini tartışmaktan ziyade, Siyasi Partiler Kanunu'nu demokratikleştirmek daha önemli.