Gündemin yoğunluğu yüzünden, niçin yargılandığım hususuna bir açıklık getirememiştim. Oysa çok sayıda okurum, sebebini sordu. Konu, Sincan hâkimi Osman Kaçmaz ile ilgiliydi. Kaçmaz, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yargılanmasının önünü açmıştı. Ben, onun, haklı olabileceğini kabul ederek yazımda şöyle demiştim: "...1982 Anayasası'nın, cumhurbaşkanlığına, milletvekilleri ya da bakanlar gibi dokunulmazlık tanıyıp tanımadığı öteden beri tartışma konusu. Kıyas yoluyla dokunulmazlık var sonucuna varılıyor ama ceza hukukunda kıyas olmaz diyenler de mevcut. Üstelik Çankaya'ya çıkarken Abdullah Gül de dokunulmazlık tartışmasının farkındaydı ve gazeteci Ergun Babahan'a, 'Cumhurbaşkanı seçilirsem, zırha ve dokunulmazlığa ihtiyacım olmaz, sade vatandaş gibi mahkemeye gidip ifade vermekten rahatsızlık duymam' diye konuşmuştu."
***
Yazımda bütün bunları aktardıktan ve Çankaya'nın dokunulmazlığı hususunun münakaşalı olduğu bilgisini verdikten sonra, şöyle bir hüküm cümlesi kurmuştum:
"Sincan hâkiminin ideolojik davranmış olması da mümkündür; ya da vicdanen Gül'ün dokunulmazlığının bulunmadığına inanıyordur. Ama her halükârda, ülkede yarattığı tartışmaya bakarak 'Bir bu eksikti'
diyor ve en azından Osman Kaçmaz'ın 'işgüzarlık'
yaptığını vurgulamak istiyorum."
***
Savcı bey, mahkemede,
"Nazlı Ilıcak, Osman Kaçmaz'ın ideolojik davrandığını ileri sürerek basın yoluyla hakaret etmiştir" dedi. Oysa yazımda görüldüğü gibi, tam da aksi bir yorum yapmıştım.
"İşgüzarlık" kelimesini ise,
"gündemde bu kadar mesele mevcut, lüzumsuz bir tartışmaya sebebiyet veriliyor" anlamında kullanmıştım. Mahkemede savunmamı bu şekilde yaptım; hakaret kastım olmadığını söyledim.
Bilmiyorum sevgili okurlarım, sizi aydınlatabildim mi?