Özal döneminde, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'na, "ek 7'nci madde" konuldu. Buna göre, polise, "...Anayasa düzenine ve genel güvenliğine dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere, ülke seviyesinde istihbarat faaliyetlerinde bulunma" yetkisi verildi.
Bu çok önemli bir adımdı. Ergenekon'un ipuçlarını meydana çıkaran teknik izleme ve dinlemeler, Emniyet tarafından bu sayede yapılabiliyor. 28 Şubat sürecinde, Batı Çalışma Grubu belgesi, polis bu yetkiyi kullandığı için, askeriyeden dışarıya sızabilmişti. Dönemin İstihbarat Daire Başkanvekili Bülent Orakoğlu, kendisini Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun ek 7'nci maddesine dayanarak savunmuştu.
"Kurumlar karşı karşıya geliyor" iddialarının bir bölümü de, polise tanınan istihbarat toplama hakkından kaynaklanıyor. Polis, şüphe duyduğunda, TSK mensuplarını da dinleyebiliyor; izleyebiliyor. Karargâhta ya da komutanlık bünyesinde hazırlanan yasadışı belgeleri ele geçirebiliyor; gayrimeşru faaliyetleri ortaya çıkarıyor.
Geçmişte, siyasi iktidar, tanklar yürüyünce ya da asker radyodan yayına başlayınca, darbenin farkına varırdı. Şimdi, istihbarat toplanabildiği için, suç teşkil eden fiiller gizli kalmıyor.