Tayyip Erdoğan, dünkü grup toplantısında, nefret üretmenin olayları çıkmaza soktuğunu belirtti ve yıllar yılı, hassas konularda adım atılamamasının sebebini açıkladı: Hamaset yapılması, statükodan uzaklaşmak isteyenlerin "vatana ihanetle" suçlanması.
Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi, neden vatana ihanet olsun? AK Parti iktidarı, Yunanistan ile münasebeti de, Kıbrıs ipoteğinden kurtarmıştı. Ara sıra gittiğimde görüyorum, Kıbrıslılar çok memnun. Tabii, Kıbrıs Rum malları üzerine "ganimet" diye oturanlar hariç.
Çözülmeyen sorunlar, düşmanlık üretiyor ve sonunda, -sembolik bir olay- Hrant Dink öldürülüyor.
***
Dink, 6 Şubat 2004 tarihli bir yazısında, Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen için,
"Yetimhaneden alınmış bir Ermeni" demeseydi, hedef tahtası haline gelmeyecekti. Ve muhtemelen öldürülmeyecekti. O makaleyi yazdıktan sonra olaylar gelişti. 6 Şubat tarihli
"Sabiha Hatun'un gizli sırrı" başlıklı yazıyı, her nedense iki hafta sonra (21 Şubat) Hürriyet gazetesi iktibas etti. Hemen ertesi gün (22 Şubat'ta) Genelkurmay Başkanlığı ile Ege Ordu Komutanı
Hurşit Tolon (Ergenekon sanığı), ağır bir üslûp ile bildiri yayınladılar. Ardından, Dink, İstanbul Valiliği'ne çağrıldı ve
"yazılarının toplumun tepkisini çekebileceği, dikkatli davranması gerektiği" cümleleriyle uyarıldı.
Birdenbire, Dink'in 13 Şubat'ta kaleme aldığı bir makale, bazı gazetelerde yayınlanıverdi. Oysa o yazının yazılmasının üzerinden 10 gün geçmişti. Bütünü okunduğunda farklı anlam ifade eden tek bir cümle cımbızla seçilerek alındı ve bazı köşe yazarları Dink'i
"Türk düşmanlığı" ile suçladı. Şu anda, Ergenekon sanığı olan
Levent Temiz, o tarihte Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı sıfatıyla, arkadaşlarıyla birlikte Agos'un kapısına gelerek slogan atıp, tehdit savurdu:
"Ya sev, ya terk et", "Kahrolsun Asala", "Bir gece ansızın gelebiliriz" diye bağırdılar. Levent Temiz,
"Hrant Dink, bundan sonra öfkemizin ve nefretimizin hedefidir" dedi. Kısa bir süre sonra, gene şu anda Ergenekon sanığı olan avukat
Kemal Kerinçsiz, Büyük Hukukçular Birliği Başkanı sıfatıyla, Şişli Cumhuriyet Savcılığı'na giderek, Türk Ceza Kanunu'nun 301'nci maddesinden
(Türklüğe hakaretten) dava açılmasını talep etti. Dava açıldı ve her celsede Hrant Dink,
"Türklük adına" yoğun tepkilere maruz kaldı. Mahkeme önüne gelen kişilerden bazıları, halen Ergenekon sanığı: Meselâ Muzaffer Tekin, Veli Küçük... Hatta Hrant Dink, o tarihte dostlarına,
"Veli Küçük'ü görünce tehdidin ciddi olabileceğini düşündüm" demişti.
Yıllar içinde öylesine bir Ermeni karşıtlığı geliştirilmişti ki, Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olma ihtimali
"hakaret" kabul edildi ve iddiayı ortaya atan kişi, sonuçta öldürüldü.
***
Tayyip Erdoğan, AK Parti grubunda açıkça ifade etti: Protokol yürürlüğe girmeden (Meclis'te onaylanmadan) Ermenistan'la Türkiye arasındaki sınırlar açılmayacak. Minsk Grubu'nun, tarafları ikna etmesi ve Azerbaycan'la Ermenistan arasındaki ihtilâfı sona erdirmesi bekleniyor.
Şimdi bu noktada,
"vatana ihanet" diye hamaset yapmanın ne anlamı var? Aslında vatana ihanet, düşmanlık ikliminin sürdürülmesi için gayret sarf etmektir.