Kazayla patlayan bir bomba yüzünden 4 er şehit oldu" haberi, hepimizi kedere boğmuştu; ama, neticede, kaza, kader demekti; katlandık. Aileler, "Oğullarımız şehit oldu" diye teselli buldu. Ve evvelki gün Taraf'ın yayınıyla acı gerçek ortaya çıktı. Teğmen Mehmet Tümer, pimi çekilen bombayı, "nöbette uyuduğu" gerekçesiyle ve cezalandırmak amacıyla, er İbrahim Öztürk'ün eline vermişti. Öztürk, yalvarıp yakarmış ama teğmeni ikna edememiş, sonuçta bomba patlayınca 3 arkadaşıyla birlikte şehit olmuştu.
Eskiden, böyle hoyrat davranışlar gizli kalabiliyordu. Ama, günümüzde "yerin kulağı var."
***
Hiciv üstadı Şair Nef'i, Siham- ı Kaza (Kaderin okları) isimli eserinde, devrin önde gelenlerini eleştirince öldürülmüş ve onun hakkında şu beyit yazılmıştı: "Gökten nazire indi Siham-ı Kazasına / Nef'i diliyle uğradı Hakkın belâsına."
Kaderin okları, bu defa 4 askerimizi şehit etti. Ama onlar, kaderden ziyade, Teğmen Mehmet Tümer'in özensizliğinin kurbanı.
Bu gibi haberler çıktıkça, "akan kan dursun" diye gösterilen çabalar da haklılık kazanıyor. Terör ortamında, insan hayatı sıradanlaşıp, ölüm önemini kaybedebiliyor. Yoksa, Azrail ile köşe kapmaca oynamak bu kadar kolay mı olurdu?