Telefon dinleme meselesi çok tartışılıyor; buna mukabil, kimi makam sahiplerinin aşırı himaye görmesinin üzerinde yeterince durulmuyor. Elbette Mehmet Yılmaz'ın yazdığı gibi telefon dinlemenin bir adabı olmalı; meselâ konuşmanın konuyla ilgisi bulunmayan kısmı dosyaya dahil edilmemeli; suç yoksa dinleme tutanakları imha edilmeli vs... Bu kurallara uyulması için arkadaşların gösterdiği çaba takdire şayan fakat, biraz da madalyonun diğer yüzüne bakalım. Bir başkası izlenirken tesadüfen dinlemeye takılan suç unsuru konuşmalar, Yargıtay kararına göre ceza kovuşturmasında delil teşkil etmiyor. Bu doğru mu?
Geçtiğimiz yıllarda, Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, bir rastlantı sonucu dinlenmiş, Alaaddin Çakıcı ile ilişkisi olan müteahhit Süha Hakkı Şen'e evini tamir ettirdiği ortaya çıkmıştı. Çakıcı, Süha Hakkı Şen'e, Eraslan'dan para almamasını söylüyordu. Ayrıca gene, kayda giren bir başka konuşmada, Süha Hakkı Şen, Çakıcı'nın davasının durumunu Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'dan öğrenmek istiyordu. Bütün bu ilişkiler, resmen dinlenen Eraslan Özkaya olmadığı için, Yargıtay kararıyla yok farz edildi.
Bunun gibi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu eski Başkanvekili ve o dönem Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyesi olan Ergül Güryel'in, Turkcell'in avukatlığını yapan oğlunun ricası üzerine, 7. Asliye Ticaret Mahkemesi hâkimiyle ilişki kurduğu ortaya çıkmıştı. Dinlenen, rüşvetle iş yaptırttığı söylenen bir hukuk bürosuydu. Güryel'in oğlu da, bu hukuk bürosunun ortağıydı; ilişki kurdukları hâkimler de belliydi. Ama dinleme yasal kabul edilmedi, herkes yerini muhafaza etti. Ayrıca Güryel, bir özel şirketten para alarak, 3 HSYK üyesini Kıbrıs ve Marmaris'e tatile götürmüştü. HSYK, olayı normal kabul etti. Kimse cezalandırılmadı.